13 Kasım 2013 08:01

Erdoğan'ın kurşun askeri olan 'akıl'

Erdoğan\'ın kurşun askeri olan \'akıl\'

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başbakan Erdoğan’ın kızlı erkekli öğrenci evlerini hedef alan açıklamalarının yarattığı haklı tepki ve bu tartışmanın AKP içinde tırmandırdığı gerilim bu haftanın siyaset gündemindeki konuların başında geliyor.
Erdoğan’ın yaptığı ilk açıklamaların yükselttiği tansiyonu düşürmeye çalışan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Erdoğan tarafından boşa düşürülmesi ve ardından Arınç’ın buna verdiği tepki, ‘bundan sonra ne olacak?​’ sorusunu da beraberinde getirdi. Birçok konuda kendisine destek vermiş olan yazarlardan bazıları Erdoğan’ın üslubunu eleştirirken, bazıları da Arınç ile Erdoğan tartışmasının kendi aralarında çözülebilecek, büyütülmemesi gereken bir tartışma olduğunu savundu.
Dün bu tartışmaların gölgesinde toplanan AKP’nin grup toplantısına Bülent Arınç gelmedi. AKP’nin sorunlarını kendi içinde konuşarak çözdüğünü ve bundan sonra da öyle yapılacağını savunan Erdoğan da, ‘Her bir arkadaşımın bu mesuliyetle hareket edeceğine, düşmanı sevindirmeyeceğine yürekten inanıyorum’ dedi.
Erdoğan, partisinin içinde ve etrafında oluşan gerilimi aşmak için daha önce de sıkça başvurduğu söylemlerin benzerlerini dün de kullandı: ‘Biz bir şey söyledik. Bize sadece ve sadece millet istikamet çizer. Bizim rotamızı sadece millet belirler dedik. Bir adım atarken biz sermaye medya ne der diye bakmayız. Çekinemeyiz. Aydınlar, yazarlar, içeride dışarıda lobiler nasıl tavır alacak diye istikametimizi değiştirmeyiz. Artık bu bedeli biz bu millete ödetmeyeceğiz. Hiç kimse parmağını kaldırarak bizi azarlayacak yetkiye sahip değildir. O günler geride kalmıştır.’
Aslında Başbakanın bu tartışmayı böyle bir söylemle maniple etmesi için gerekli pası Zaman Gazetesi Yazarı Mümtaz’er Türköne aynı gün (dün) çıkan yazısıyla vermişti.
Türköne, Erdoğan’ın, aslında hem kamuoyunun, hem de Arınç’ın tepkisinin ardından yurda dönüşte ortaya koyduğu, ‘Ailelerin şikâyeti üzerine bir açıklama yaptık, konuyu nereye getirdiler’ açıklamasını şu sözlerle değerlendirdi: ‘İnsan hakları konusunda sağlam bir mutabakat, ülke barışının garantisi ve sağa-sola savrulmayı engelleyecek etkili bir fren sistemi.’
Türköne’nin, bu tartışmadan AKP’yi güçlendirerek çıkarmaya yönelik can alıcı cümlesi ise yazısının sonunda: ‘Belki asıl önemlisi, askerî vesayet düzeninin sona ermiş olması toplumun bu tür kısır tartışmalarda tükenmesine fırsat bırakmıyor.’
Benzer bir değerlendirmeyi de kısa bir süre önce Yeni Şafak’ta yazmaya başlayan Markar Esayan yaptı. Esayan önceki günkü yazısında, bu tartışmanın Erdoğan’ı hedef aldığını belirterek şöyle devam ediyor: ‘Kutuplaşma baskısının, 12 Eylül referandumunda sahneden çekilen kurumsal vesayetin yerini alması istenir gibi.’
Türköne de Esayan da, ‘askeri vesayet’ korkuluğu üzerinden siyaseti yeniden Erdoğan’ın arkasında dizayn etmeye yönelik bir dil kullanıyor.
Hayatımızın toplumsal ya da özel her alanına giren iktidar postalını, ‘haki üniformalı’ değil diye sineye çekmemizi isteyen bu zihniyet, bütün toplumsal kesimleri Erdoğan’ın siyasetinin kurşun askerine dönüştürme yönündeki gayretkeşliğini bir an olsun elden bırakmıyor.
Eğer Başbakan çıkıp, vatandaşa ‘gavat’ diyen Vali için ‘yedirmem’ diyorsa, biraz da kendisini her koşulda tek seçenek gibi sunan Türköne ve Esayan gibiler sayesinde diyebiliyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa