'Çözüm süreci' ve 'yerel seçim'de Barzani neye yarar?
Fotoğraf: Envato
Barzani’nin hafta sonunda Diyarbakır’a gelip Erdoğan’la görüşecek olması, basında ve siyaset alanında çok yönlü olarak tartışılıyor. Nitekim daha olmamış ziyaret dün beş gazetede manşetten verilmişti.
Tartışmalar bir yanıyla Erdoğan’ın Barzani’yi Diyarbakır’a çağırarak Kürtler üstünde Barzani’nin etkisini yerel seçimlerde arkasına almayı amaçladığına dikkat çekerken, öte yanıyla da Türkiye’nin “dış politikasını değiştirme” çabalarıyla bağlantı kuruluyor. Elbette ki Barzani’nin davet edilmesiyle Rojava’daki gelişmeler arasında da bağ kuruluyor.
Bölgedeki iç ve dış politika ile ülkelerin ilişkileri öylesine iç içe ki, böyle bir ziyareti bölgedeki bütün diğer gelişmelerle bağlamak mümkün olabilmektedir.
Politikayı, hiçbir ilke ve amaç gözetmeden “rakiplerini alt etme oyunu”ndan ibaret olarak görenler, Barzani’yi Diyarbakır’a çağırmayı, Erdoğan’ın başarılı bir yerel seçim hamlesi olarak görüyorlar. Öyle ki, “Barzani Diyarbakır’ı AKP’ye getirir mi?” diye sorular bile ciddi olarak tartışılıyor.
Elbette Erdoğan’ın, Barzani’yi Diyarbakır’a çağırıp, “İbrahim Tatlıses ve Şivan Perwer düeti”yle süslemesi bu ziyareti bir yerel seçim hamlesi olarak kullanmak istediğini açıkça gösteriyor.
Ancak, Barzani AKP’nin ihtiyacı olan kanı sağlayabilir mi bu tartışmalıdır.
Belki Kürtlerin bir bölümü için Barzani bir Kürt lider olarak saygı duyulan bir figürdür ama AKP’nin “Truva Atı” olarak sahneye çıkarılmış Barzani’nin, bölgede AKP’nin beklediği sonucu sağlaması hiç de kolay değildir, hatta imkansızdır. Nitekim son çeyrek yüzyıl içinde PKK’ye karşı bir seçenek olarak kullanılmak istendiğinde Barzani ve Barzanici odakların, hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığı görülmüştür. BDP’ye karşı bir seçenek olsun diye kurulduğu bilinen Barzanici Kürt partilerinin bölgede alabileceği oyun oranı da yüzde 0.01’den bile küçüktür.
Bölge halkının siyasi bakımdan olgunluk düzeyi, böyle bir oyunu, AKP lehine değil aleyhine çevirecek etkenleri daha da güçlendirecek mahiyettedir. Bugüne kadar Kürt halkı bu doğrultuda, “Kürtleri temsil edecek” iddiasıyla oluşturulan “yapma parti” girişimlerini hep hüsranla sonuçlandırmıştır.
Bu yüzden de AKP ve ona akıl verenler, yanlış ata oynamaktadırlar!
Dolayısıyla AKP ve onun hamlesine “başarılı bir siyasi çıkış” yaftası yapıştırarak AKP’ye moral-motivasyon aşılamaya çalışanlar hayal kırıklığına hazır olmalıdır!
Bu elbette AKP’nin sorunudur. Yanlış ata oynuyor olması ülke ve Türkiye’nin halkları bakımından iyidir de. Ancak AKP Hükümeti ve Başbakanın, Barzani’nin üstünden Öcalan-KCK-BDP üçgeniyle yürüttüğü “çözüm sürecini” provoke eden, süreci bitiren bir çizgiye çekilmesi elbette Türkiye’nin halklarını ve demokrasi güçlerini yakından ilgilendirmektedir.
Şimdi, Barzani’nin Diyarbakır’a çağırılması, Rojava’da PYD önderliğindeki yönetimin, “fiili bir özerklik” anlamına gelen idari yapılandırmaya yönelmesiyle daha da özel bir önem kazanmıştır.
Çünkü, Rojava’daki gelişmeler karşısında Davutoğlu, hemen geleneksel “kırmızı çizgiler refleksini” göstermiş, “ateşle oynamasınlar” diyerek, bilinen, “Sınırlarımızda bir Kürt oluşumuna izin vermeyiz” mevzisine girmiştir. Bu açıdan Hükümetin “Barzani daveti” ayrı bir önem kazanmıştır.
Çünkü Barzani de Türkiye gibi Rojava devrimine karşı düşmanca bir strateji izlemektedir. Ancak Barzani’nin, Rojava’daki gelişmeler karşısında Türkiye’yle birlikte, böyle açıkça bir tutum alması, Barzani’ye bölge halkının tepkilerini artıracağı kaçınılmazdır. Bu sadece bölgede, Türkiye’deki Kürtler içinde Barzani’ye tepkileri artırmakla kalmayıp Irak Kürdistanı’ndaki Kürtler arasında da tepkileri hızla artıracaktır. Dolayısıyla Barzani’nin Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma ihtimali de kuvvetle muhtemeldir.
Yerel seçimde AKP’nin nasıl bir strateji izleyeceği kendi bileceği bir şeydir. Ama Türkiye’nin demokrasi güçleri açısından “barış sürecinin” ilerlemesi, görüşmelerin Kürtlerle Türklerin bir arada yaşama koşullarının tartışıldığı bir safhaya evrilmesi son derece önemlidir. AKP Hükümeti, Barzani’yi “Türkiye’nin Kürtlerinin lideri” olarak, KCK-Öcalan-BDP odağına karşı bir seçenek yaratma amaçlı kullanmaktadır ve bu elbette Türk kökenli halkı, Türkiye’nin demokrasi güçlerini doğrudan ilgilendirmektedir. Bu ziyaretin en dolaysız sonuçları da bu alanda olacaktır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00