Sittin sene ve sittin madde
İktidar partisinin Anayasa Uzlaşma Komisyonundaki üyelerinden Mehmet Ali Şahin’in “sittin sene geçse” bu ülkenin anayasa yapamayacağı yönündeki sözleri biraz geç de olsa önemli bir itiraftır. Gerçi Şahin, bu durumun tüm suçunu ana muhalefet partisine yıksa da sonuçta bir bütün olarak siyaset kurumunun topluma yönelik sorumluluğu üzerinden bir değerlendirme yapmak gerekir. Bu durumda da herkes gücü ölçüsünde sorumludur. İktidar partisinin anayasa hazırlık sürecini çok iyi yönettiğini ve üzerine düşen tüm sorumluluğu hakkıyla yerine getirdiğini iddia etmenin imkansızlığı ortadadır.
En azından Başkanlık sistemindeki ısrarın uzlaşma olanağını kaldırdığı bilinmektedir. Ana muhalefetin konuyu müzakere etmeye bile yanaşmaması usulen doğru olmamakla birlikte bu süreçte hiçbir şeyin usule uygun yürümediği de ortadadır. Vatandaş katılımını etkin kılacak hiçbir yöntem çabası içine girilmediği gibi, temel kriz konularının nasıl aşılabileceğine dair bir ortak zemin inşa etme ihtiyacı da duyulmamıştır.
Anayasa yapım yöntemine dair hiçbir uyarıyı dikkate almayan komisyon bildiğini okumayı tercih etmiş, biz yaparız olur havasına girmiş ve neticede de bir arpa boyu ilerleme sağlayamamıştır. Sakın 60 maddede uzlaşma sağlandı falan deyip kendinizi avutmayın. Teknik alt komisyon çalışmalarında bile kolayca uzlaşma sağlanabilecek bu 60 maddenin Anayasa’nın esas tartışma alanlarının dışında olduğunu dikkate aldığınızda aslında hiçbir ciddi uzlaşmanın söz konusu olmadığını söyleyebiliriz.
Harcanan çabayı, emeği hafife almak değil niyetim. Aksine yanlışta ısrarın, bütün enerji ile birlikte vakti de boşa tükettiğine dikkat çekmek istiyorum. Kolay olana tenezzül edip küçük hesaplarla hareket edilmese idi bu süre zarfında çok daha iyi bir iş ortaya çıkarılabilirdi. Parti çıkarlarının ülke çıkarlarının önüne geçmesi nedeni ile bu noktaya gelindiğini kamuoyu gayet net biçimde görmektedir.
Üzerinde uzlaşılan sittin maddenin parlamentoda oylanmasının bir anlam ifade edebilmesi için önce mevcut Anayasa’daki makul maddelerin bağlayıcılığı ile ilgili tutarlı bir tutumun sergilenmesi gerekir. Son dönemin en önemli Anayasa değişikliklerinden birisi olan 90. madde konusu ne yargı, ne yürütme tarafından ciddiye alınmamaktadır.
Yenisini yapmanın hangi niyet üzerine oturduğunu sadece bu madde ile ilgili sergilenen tavır bile göstermektedir.
Türkiye’nin etkin bir denge denetleme sistemine ihtiyaç duyması bir yana, gittikçe keyfi uygulamalar için hukuku araçsallaştırma eğilimi ile karşı karşıya kalmaktayız. Hukuk devletinin en temel ilkelerini askıya alan söz ve uygulamaları görmezlikten gelip, “bakın ne güzel yeni anayasa yapıyoruz” havasına kendimizi kaptırmanın, hayal kırıklığından başka doğurabileceği bir sonuç olamaz.
Tabii kendi kendimizi kandırmaya devam etmek için sittin sene fazla. Siyaset erbabının ömrü de buna yetmez.
Evrensel'i Takip Et