Şampiyonlar Ligi\'nde dev tekrar
21. yüzyılın kulüplerarası en büyük futbol organizasyonu UEFA Şampiyonlar Ligi 21 yılı geride bıraktı. Birkaç hafta Şampiyonlar Ligi’nin bu 21 sezonunun analizini yapmak icap ediyor. Büyük bir birikim olmuş 90’lardan bugüne.
21 sezonda 7 ülkeyi gezmiş kupa. Birer kez giden Fransa, Hollanda ve Portekiz’i üzmeden istisna sayarsak, Almanya, İngiltere, İtalya ve İspanya takımları sırasıyla 3-4-5 ve 6 kere kazanmış en büyük kupayı. Kendi içinde emperyalist bir düzen. 21 kupanın 13’ünü 5 takım götürmüş eve. Real Madrid(3) – Barcelona(3) – Milan(3) – Manchester United (2) –Bayern Münih(2). İşin ilginci kazanamayan finalistlerin de tamamı bu 7 ülkenin 6’sından. Portekiz’in tek finalisti Porto 1’de 1 yapmış, Mourinho pek sevmez kaybetmeyi. 6 ülkeden gelen 21 farklı finalin mağduru da epi topu 13 farklı takımdan oluşuyor. Çok üzülmeye gerek yok, zira bu 13 takımın da 9’u farklı sezonlarda kupayı kaldırmış.
Özet şu, 21 sezonda toplam 42 farklı takımın final oynama olasılığı varken, final anını yaşayan takım sayısı sadece 17. Bir İspanyol, bir İtalyan, bir İngiliz ve bir Alman bir araya gelip fıkralara konu olmak yerine, “Neydi bizim kupanın adı?” muhabbeti yapsalar daha gerçekçi olabilir. Bu dört ülkeden birinin dahil olmadığı tek final 2004’ün Porto-Monaco finali! 42 finalistin 37’si 4 büyük ülkeden. Neredeyse Türkiye Ligi’ni andıran dominant bir hal. Halbuki Şampiyonlar Ligi’nin 8 ya da 16 takımla oynandığı ilk 5 sezonunda 10 finalist 5 farklı ülkeye dağılmış. Daha mı demokratikmiş ne?
UEFA, eleme usulü Şampiyon Kulüpler Kupası’nı lig usulü Şampiyonlar Ligi’ne dönüştürürken –muhtemelen- bolca heyecan hayal etmişti. Eleme usulünde çeyrek finalden itibaren 13. maçta kupa sahibini bulurken, 8 takımın kaldığı iki gruplu ligde ilk yıl finalle birlikte 25 maç oynandı. İkinci yıl ilk iki takımın gruptan yarı finale çıkmasıyla oynanan üst düzey maç adedi 29’a çıktı. Mevcut düzendeki 8 grubun olduğu Şampiyonlar Ligi’nde grup fazından sonra 125 adet “nefes kesen” maç oynanıyor, finale kadar. UEFA işin sırrını çözmüş gibi, 20 senede 5 katına, eleminasyona kıyasla 10 katına çıkmış milyonları ekran başına toplayan maç sayısı.
Şu sonuca varıyorum. Futbolun heyecanının azaldığı bir gerçek. Öyle ya, kaç nesilde bir çıkar Messi? Ama yıldızlı brandanın orta yuvarlakta dalgalandığı her maç milyonların yüreğinde başka bir kıpırtıyı tetikliyor. Maçların güzel geçme olasılığı düşüyorsa, maç sayısını artırıp kümülatif heyecanı yükseltmek mümkün. Sponsorlar mutlu, reklam gelirleri tavan yapar, e TV’ler zaten maç vermeyip Akasya Durağı yayınlayacak değil ya? Malum her maç final, Şampiyonlar Ligi oynanıyor yahu, hayat duruversin. Her yıl 32 farklı takım, 125 maç yapsın. Lig bu adı üzerinde, uzun bir maraton. Kimin kazanacağı belli mi olur? Futbola, gole doyalım. Her yıl yüzlerce genç oyuncu Şampiyonlar Ligi tecrübesi edinsin, milyonlarca taraftar bu heyecana ortak olsun. Hatta heyecan kesilmesin, üçüncü olanlar da Avrupa Ligi’nde yoluna devam etsin. İsteyen bahis oynasın sürekli devam eden maçlara, isteyen açsın İnternet’ten en güzel golleri izlesin. Çeşit çeşit ikili atkı yapılsın Şampiyonlar Ligi’nin erken finallerine. Yensin içilsin. Ama her nasıl oluyorsa finali dört ülkenin takımları kendi arasında oynasın. Malum üç-beş takımdan biri kazansın. Avrupa’nın arka bahçesinin, İsveç’in, Türkiye’nin, Bulgaristan’ın, Rusya’nın, Yunanistan’ın, Belçika’nın, Ukrayna’nın, Hırvatistan’ın yakışıklı çocukları da finali televizyondan izlesin. Seri başı, ülke puanı, takım sıralaması gibi uygulamalar nasılsa hep büyüklerin lehine işlesin.
“Faşizmi/ayrımcılığı futbolun dışına atalım” ve “Saygı” Şampiyonlar Ligi’nin her maçında elden ele gezen hoş bir temenni olsun. Ayrımcılık yapmış gibi olmazsak finale El Classico yakışır. İspanyollar denk getiremediyse bir Bayern, Manchester, Milan, Chelsea olsun en azından. Tüm dünya 21:45’te ekran başında yerini alsın. Şampiyonlar Ligi’nin heyecanı futbolseveri sarsın, sarmalasın.
Evrensel'i Takip Et