Bir handikaptan ötekine savrulma politikası
Fotoğraf: Envato
AKP Hükümeti, resmen açıklamadı ama yeni Osmanlıcılık cilasıyla sürdürdüğü dış politikasını “yenileme”, duvara çarpan dış politikasını ABD’nin eteğine yapışarak ayağa kaldırma çabası içinde.
Bu politikanın bir yanıyla Suriye, Mısır, Irak, Libya,… gibi Ortadoğu ülkelerine yönelik olarak bu ülkeleri kendi “etkinlik alanı” olarak görme ve bu ülkelerdeki yönetimleri İslamcı bir çizgide düzenleme girişimleri olarak biçimlenen “yeni Osmanlıcılığın” ABD stratejisiyle çelişkileri artınca Washington tarafından frenlenmeye başlanmıştı.
Mısır’da Mursi’ye destek veren Suriye’de el Kaide ve el Nusra gibi şeriatçı terörist grupları destekleyerek, Irak’ta Şii ağırlıklı merkezi hükümete karşı el Kaide ve uzantıları desteğinde egemenlik mücadelesi veren Tarık el Haşimi’yi destekleyen Türkiye şimdi; adım adım yeniden ABD stratejisiyle uyumsuzlukları azaltan bir çizgiye çekilmeye çalışıyor.
Türkiye’nin ayak sürüyerek de olsa Cenevre-2 için ABD-Rusya çizgisiyle çelişmeyen bir mevziye çekilmesi bile bunun bir işaretidir.
Bu amaçla Dışişleri Bakanı Davutoğlu, geçtiğimiz günlerde Irak Hükümetini ve Sünni kimi kutsal mekanlar yanı sıra Şiilerce de kutsal sayılan merkezleri ziyaret ederken, Şii dini liderlerle de görüşerek, Tarık el Haşimi’ye ve onun ittifakı el Kaideci güçlere destek vermekten geri duracağını ifade etmeye çalıştı. Suriye’de ise el Kaide ve el Nusra’ya destek vermeyeceğini açıklayan Türkiye’nin resmi ve gayriresmi sözcüleri bu gruplara “aşırı”, “terörist” demeye de başladı.
AKP Hükümeti, Mısır’da Mursi’yi desteklemeye devam ediyor görünse de bu desteğin yerli yersiz “Rabia” işareti vermeyi aşmadığı ve sürece yayılarak da olsa Mısır askeri yönetimiyle ilişkileri normalleştireceği bir çizgiye yöneldi.
Bölgede ABD politikalarına uyumun turnusol kağıdı olan İsrail’le ilişkilerin de yeniden “normalleşme” sürecine sokulması ve İsrail’le iş birliği konusunda yeni adımlar atması beklenmelidir.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun son Washington ziyaretini de bu adımların üstünden yaptığı ve Washington’un öğütlerine uyularak gerekli düzenlemeleri yapma gayreti içinde olduklarının raporunu sunduğu anlaşılıyor.
Nitekim önceki gün Washington’da ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile kameralar önüne çıkan Davutoğlu; ABD ile Türkiye’nin çok iyi bir ortaklıkları bulunduğuna değinerek, “Bu yüzden Başkan Obama bu ortaklığı ‘model ortaklık’ olarak tanımladı” diyerek, “model ortaklık” kavramını yeniden öne çıkardı. Bir adım daha ileri giden Davutoğlu, “ABD ile yürütülen iş birliği, yalnızca NATO üyeliği, güvenlik iş birliği olmakla kalmıyor. Bu iş birliğini ülkelerimiz ve küresel toplum için ekonomik refah ve demokrasi alanında da iş birliği olarak görüyoruz” diyerek ABD’nin bölge stratejisini ve ihtiyaçların kapsamanı anladıklarını anlatmaya çalıştı.
Bu açıkça Davutoğlu–Erdoğan dış politikasının duvara çarptığının ve sıkıştığı köşeden çıkabilmek için de ABD’nin eteğine sarıldığının açık ifadesidir.
Barzani ile girilen ilişkilerin de ABD’nin bölge stratejisiyle uyumunun bir parçası olarak görebiliriz. Ancak burada Irak Hükümeti ile iyi ilişkileri sürdürürken öte yandan da Barzani’yi bölgede bir koz olarak kullanma ve Kerkük petrollerini bir biçimde denetime alacak amaçlarla çelişmektedir. Bu da Türkiye’nin Irak ve Irak Kürdistanı politikalarının bir arada yürütmesini olanaksızlaştırmaktadır.
Ve elbette ABD’nin eteğine yapışarak dış politika yapma Türkiye’yi sıkıştığı köşeden kurtarmaya da yetmeyecektir. Çünkü bu yeni girişimleriyle Türkiye, bölge ülkeleriyle giriştiği ilişkide halkların kendi kaderini Türkiye’nin belirleyeceği çizgisinden bir adım geri atarken, şimdi halkların kaderini ABD’nin belirleyeceği çizgisinin “kahramanı” rolüne geri dönmektedir.
Bu diplomatik alanda belki kendisini rahatlatır ama bölge ülkeleriyle ilişki ve halkların karşısındaki “hegemonyacı” onların içişlerine müdahale hevesleri sürdükçe de AKP’nin dış politikası sadece bir handikaptan ötekine savrulmaktadır; o kadar!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00