Eski meseleler ve yeni partnerler

Eski meseleler derken Kürt meselesi başta olmak üzere çözüm bekleyen temel meseleleri kastettiğim açıktır. Geçtiğimiz hafta sonu Amed gösterişli toplantılara ve göz yaşartan buluşmalara tanıklık etti. Hani Türkiye’de yaşadığımı unutsaydım sel gibi akan gözyaşlarına kapılıp boğulabilirdim. Ne duygusallık, ne Amedseverlik, ne kardeşlikmiş ama! Kürdistan mı telaffuz edilmedi, meşhur nakarat olan tekçi düşünce mi dillendirilmedi, barış ve kardeşlik türküleri mi söylenmedi, Ahmet Kaya mı anılmadı… Bir de kasım ayında düzmece bir yargılama sonucu idam edilen Seyid Rıza anılsaydı ve pazar günü Alevilerce düzenlenen Aşureye icabet edilseydi sessiz bir devrimi yaşamış olacaktık adeta!
Olayı hafife aldığım anlaşılmasın sakın. Önemli bir buluşmaydı: Hem seçime yönelik bir adım olarak hem de seçime kadar zaman kazanma anlamında etkili bir gösteriydi. Eski meselelerin yeni partnerlerle çözülmeye çalışılması denenmiş ama sonuç vermemiş bir yöntemdir. Anlaşılan yeni partnerlerle daha başka anlaşmalar ve planlar yapılmıştır. Kürt Hareketi, Halkların Demokratik Partisi yoluyla yeni ve güçlü bir hamle yapmaya çalışırken, Rojava’da yönetimsel anlamda etkili adımlar atılırken karşı hamlelerin gelmesi kaçınılmazdı elbette.
Öncesinde ve sonrasında tartışma ve analizlerin ardı arkası kesilmedi. Çok çeşitli senaryolar yazıldı. Hatta neredeyse genel af bile ilan edilecekti ki “Kesinlikle genel af yok” denildi de kendimize geldik böylece! Belediyelerin çalışması, sokakların kirliliği, kan ve uyuşturucu üzerinden rant sağlayan çevrelerin barış istemediği, Rojava’da gelişen ve güçlenen dinamiğin tehlikeli olduğu gibi “yerelden evrensele” giden tüm sorun ve olaylar gündeme getirildi. Hayaller ve gerçekler, beklentiler ve gerçekleşenler bilinçli olarak karıştırılıp göz kamaştırıcı bir ambalajla sunulmuş oldu böylece.
Somut adımların atılmasıydı beklenen oysa. Çözüme giden yolun yasallığa kavuşturulmasıydı özlenen. Hasta tutukluların, maddi delil olmadan aylardır tutulan avukat, gazeteci, öğrenci, siyasetçi ve seçilmişlerin özgürlüğe kavuşmasıydı istenen. Barış sürecinin yasal çerçeveye oturtulmuş bir müzakereye evrilmesi yönünde adım atılmasıydı beklenen. Demokratik hak ve özgürlükler konusunda ileri yasal düzenlemelerdi talep edilen. Ana dilde eğitim ve sağlık hizmeti gibi yaşamsal konularda açılımdı özlenen. Ne yazık ki bunlara cevap olabilecek bir niyet ve ilerleme gözlenmedi bence. “Yaz duvara kalsın bahara” hesabı garip bir durumla karşı karşıyayız yine ve yeniden.
Yanlış ya da da eksik partnerlerle doğru çözüm olacağını beklemek safdillik olur diye düşünüyorum. Antidemokratik uygulamaların ayyuka çıkarıldığı bir süreçten barış ve demokrasinin tesis edilmesi epey zordur. Her adımın seçime endekslendiği bir yaklaşım yeni partnerler edinse bile temel meselelere köklü çözüm üretemez. Akacak petrol yeni zenginler yaratabilir, kentsel dönüşüm adı altında yağmalanan güzelim alanlar rantiyecilerin iştahını kabartabilir, güvenlikçi yaklaşımlar sonucu yeni duvarlar örülüp eski duvarlar yükseltilebilir ama çözüm gerçekleşmez, barış ve demokrasi sadece hayal olur artık.
Doğru bir iş ve esaslı bir çözüm ancak doğru ortaklarla ve ortak akılla söz konusu olabilir. Matematiksel olarak yanlış yoldan doğru çözüm bulunabilir ama yanlış elemanlarla doğru çözüm olmaz. Çatışmasızlık sürecini doğru okuyup toplumda oluşan beklentiyi boşa çıkarmamak gibi tarihi bir sorumluluğumuz vardır hepimizin. Gündelik bireysel çıkarlarımızın gelecekteki toplumsal çıkarlarımızı boğmasını engellemek durumundayız. Eski fakat doğru ortaklarımızı karalayarak yeni fakat geçici partnerlerle günü kurtarabiliriz ama oluşan yaraları onaramayız ve asla mutlu bir toplum yaratamayız.Unutmayalım: Petrol zenginlik getirir ama mutluluk getirmez, aksine eldekileri bile aratır.

Evrensel'i Takip Et