Milli takımın, hazırlık maçlarında Kuzey İrlanda’yı 1-0, Belarus’u ise 2-1 yenmesi, medyada büyük bir coşku yarattı. Bu iki galibiyet ve kadroda bazı yeni oyuncuların yer alması dayanak yapılarak yeni bir takımla birlikte büyük umut veren yepyeni bir dönemin başladığı müjdelendi!..
Peki tablo gerçekten de medyadaki sevinç çığlıklarına hak verebileceğimiz kadar pembe mi?..
Öncelikle hazırlık maçında kozlarımızı paylaştığımız rakiplerimizin FIFA sıralamasındaki yerlerini hatırlamakta fayda var. Türkiye’nin 40’ıncı sırada bulunduğu listede Kuzey İrlanda 90’ıncı, Belarus ise 83’üncü sırada yer alıyor. Yani kağıt üzerinde Türkiye ile Kuzey İrlanda ve Belarus arasında ciddi bir fark olduğu görülüyor. Kağıt üzerindeki bu farkın sahaya yansıdığını söylemek ise mümkün değil...
Belarus maçının ardından atılan başlıklara bakılacak olursa milli takım, koşar adım parlak ufuklara doğru yol alıyor!.. “Terim’in reformu ilaç gibi gelmiş!”, “Bu takımda hayat varmış!”, “Gençlik aşısı tutmuş!”, “Gelecek bizimmiş!”, “2016’ya umutlu bakıyormuşuz!”, “Akdeniz havası yaramış!”, “Yeni Türkiye’nin yeni takımıymış!”... Nasıl şişireceklerini bilememişler!..
Milli takımın bu iki hazırlık maçında ortaya koyduğu oyunla ileriye dönük umut saçtığını iddia etmek, tam bir tabelacılık ve kendini kandırma örneği.
Kuzey İrlanda ve Belarus teknik kapasitesi sınırlı takımlar. Buna karşın, kolektif oyun anlayışına sahip oldukları için milli takımla başa baş mücadele edebildiler. Milli takım, her iki maçta da topa sahip olma konusunda rakiplerine üstünlük sağlasa da bunu oyun hakimiyetine dönüştüremedi. Yani fazla gol pozisyonu üretemedi.
Futbol pas temelli, diğer bir deyişle pasa dayalı bir oyundur. Daha etkili, daha kaliteli paslaşabilen takım doğal olarak topa daha çok sahip olur ve galibiyete de daha yakındır. Oyunda hakimiyet kurmak ve planlanan taktikleri gerçekleştirebilmek için topa sahip olmak, bunun için de paslaşmak gerekir. Futbolda amaç, gol atmaktır. Paslaşmadan atak geliştirmek ve gol atmak ise mümkün değil elbette. Tabii pas kalitesi de çok önemli. Pas kalitesi yüksek olmadıktan sonra paslaşarak topa sahip olmak, pek bir anlam taşımaz. (Milli takımda görüldüğü gibi). Peki, pas kalitesi ne demek?.. Pasın şiddet, yön ve tercih itibarıyla o anda takım için en uygun durumda bulunan, takıma en çok yarar sağlayacak kişiye atılması demektir. “Rakip takımdan en çok sayıda oyuncuyu oyundan düşüren pas, en iyi pastır” şeklinde bir tanımlama da yapılabilir. Tabii bu, dikine pas anlamına gelir.
Milli takımdaki düşük pas kalitesi top kayıplarına, top kayıpları da oyunun kontrolünün ele geçirilememesine, oyunda hakimiyet kurulamamasına neden oluyor.
Ne yazık ki bizim oyuncularımızın gelişkin bir pas mantalitesi yok. Topu ayağına geçiren oyuncu öncelikli olarak pas vermeyi düşünmüyor. Topla illa ki fazladan oynuyor, oyalanıyor. Pas verdiğinde ise genellikle iş işten geçmiş oluyor. Bu adeta bir alışkanlık, bir hastalık haline gelmiş. Topla gereksizce oynama sevdası yüzünden yitirilen her saniye, rakibin ataklara karşı daha hazırlıklı durması ve daha sağlam önlemler alması anlamına geliyor. Futbolcuların her şeyden önce, günümüzün hızlı futbolunda saniyeden bile küçük anlık zaman dilimlerinin ne kadar önemli olduğunu öğrenmeleri lazım. Sonra da bunun gereğini yerine getirmeleri...
Futbol takım oyunudur ve dolayısıyla en önemli unsuru pastır. Bir takımın başarılı olmasını en çok etkileyen faktör de paslaşabilme yeteneği, paslaşabilme becerisidir. Yüksek pas kalitesiyle topa daha çok sahip olan takımın hedefine ulaşma şansı her zaman daha fazladır.
Milli takım ise bu temel konuda umut vermiyor. Planlanmış, kolektif ataklardan çok, hâlâ bazı yetenekli oyuncularının doğaçlama bireysel çabasıyla gol aramak gibi çağ dışı bir anlayışla mücadele ediyor. Teknik sorumlular, pas konusundaki yetersizlik ve kalitesizlik yüzünden milli takımın kendisinden zayıf rakipler karşısında bile oyuna ağırlığını koyamadığının, oyunda üstünlük sağlayamadığının farkında mı acaba?..
22 Kasım 2013
DİĞER YAZILARI
Dünya derbisiymiş!
27 Şubat 2025
Derbin mi var, derdin var
20 Şubat 2025
Yöneticilere inanılır mı?
13 Şubat 2025
Her şey eskisi gibi!
6 Şubat 2025
İçi yavan, dışı yalan
30 Ocak 2025
Galatasaray yerinde sayıyor
23 Ocak 2025
Transfere koşullanmak
16 Ocak 2025
Oyunu saha dışına taşımak
9 Ocak 2025
Hakemlere takık kafalar
2 Ocak 2025
Sorun oyunda mı, oyuncu da mı?
26 Aralık 2024
EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp
Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.
BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ

İlaca erişim gittikçe zorlaşıyor
Hem bulanamıyor hem de pahalı

İletişim-İş Genel Başkanı Gürkan Emreoğlu yazdı
Türk Telekom işçisi yoksulluğa mahkum değil

Ramis Sağlam'ın haberi
TOKİ’nin kentsel dönüşüm projesine mahalleli tepkili

Seyit Aldoğan'ın haber analizi
Evrensel'i Takip Et