23 Kasım 2013 00:35

Kürtçe ve geleceği

Kürtçe ve geleceği

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen cumartesi günü Diyarbakır’da gerçekleşen Barzanî-Başbakan Erdoğan buluşması ve Şivan Perwer-İbrahim Tatlıses düeti sonrası yapılan yorumlar hâlâ değişik boyutlarıyla sürmektedir. Bu yorum ve eleştirilerin kimi, iyi niyet ve halkların demokratik birlikteliğine katkı amacıyla yapılıyorken kimileri de “çözüm sürecine”olan karşıtlıkları nedeniyle işi Türkiye’nin bölünmesi projesinin bir parçası olarak göstermeye çalışmaktadır.
Kuşkusuz her olgunun kişiler ve toplumlar nezdinde değişik algılama ve yorumlamaya yol açması doğaldır. Kimileri olguyu kendi yaşamsal ihtiyaçları için gerekli olan doğal bir değişim, gelişim olarak görürken kimileri de kendilerine karşı geliştirilen bir davranış olarak algılar. Ancak bilimsel ve gerçekliği olan olguları yokmuş gibi görmek ve bu düşünceyi başkalarına da mal etmeye çalışmanın kimseye bir yararı olmadığı gibi toplumsal barışa da hizmet etmez.
Hâlâ Kürtçeyi içine sindiremeyen kimi insanlar,değişik argümanlara ve hayali varsayımlara dayanarak bu dili ve kültürünün sahiplenilmesi ve geliştirilmesini önemsiz,işe yaramaz ve beyhude bir çaba olarak göstermektedirler. Neymiş efendim, Kürtçe üç lehçeye (hayır dört lehçe: Kurmanci, Sorani, Zazaki, Hewrami Ya Da Gorani) ve onlarca şiveye sahipmiş. Bunların birbirlerini anlama ve iletişim kurma imkanları yokmuş. Eğitim yapılacaksa hangi lehçe ve şive seçilecekmiş gibi anlamsız sorularla aslında bu dile olan karşıtlığını gizlemeye çalışıyorlar.
İnsan biraz elini vicdanına koyar, bu dil yüz yıldır, bırakın yazın dili, günlük konuşma dili olarak ta yasaklıydı. Kaldı ki değişik alfabelerin insafına bırakılmış. Buna rağmen bu dil de binlerce edebi eser yazılmış ve basılmış. Dünya klasiklerinin çoğu bu dile çevrilmiş. Keza kendi içinde şiveler arası çeviriler yoluyla bir edebi birliktelik, olgunluk sağlanmış. Sadece Türkiye’de bu dilde eser veren yazar sayısı halihazırda binlere ulaşmış, yayınevlerinin sayısı yirminin üzerinde. Kürd-PEN yıllardır var ve uluslararası edebiyat günleri ve fuarlarda yazarlar eserlerini sergilemektedirler. Bu yıl ki İstanbul Kitap Fuarı’na bile çok sayıda yayın evi Kürtçe eserlerle katılmış ve oturumlarda bu dilin üretim kapasitesi ve estetiksel düzeyi dile getirilmiştir.
Daha 16.y.y da Melayê Cizîrî bir beytinde Kürtçenin hiç de diğer dillerden bir eksiği olmadığını dile getirmiştir;
Eğer nazımdan saçılmış incileri istersen,
Gel Mollanın şiirlerini gör, Şiraziye ne hacet!  
Aslında dil üzerinden yapılan tartışmaların amacı Kürtlerin temel demokratik haklarının göz ardı edilmesi gerçeğine dayanmaktadır.Yoksa bu dilin gelişkinlik düzeyi ve kullanılma alanı konusunda yapılacak basit bir araştırma bile yüz yılı on yıla sığdırma maharetini gösterebildiği görülecektir. Kaldı ki dil konusu konuşanların sayısı ve kapsadığı alanla ilgili değildir. Bir küçük ilin nüfusuna bile erişemeyecek oranda insanın konuştuğu dil bile önemlidir ve korunup geliştirilmesi, buna uygun koşulların oluşturulması her koşulda savunulmalıdır. Çağdaş olmanın,özgürlükleri savunmanın ve insana değer vermenin bir gereğidir de.
Başbakanın “Kurdistan”sözünü dillendirip, yeni Türkiye şiarını kitlelere haykırdığı, çözüm sürecinin devam edeceği, yeni sürprizlerin olacağı, dağdakilerin ineceği, cezaevlerinin boşalacağının (hayali de olsa) dile getirildiği bir ortam da hâlâ dil üzerinden Kürtleri hakir görmek, onların geleceklerinin nasıl olması gerektiği konusunda ahkam kesmek, yüz yıldır bu halka dayatılan asimilasyon politikasını savunmakla eş değerdir.
Kürtlerin ulus olmaktan kaynaklı haklarının kullanılması gerektiğini savunmak ayrı bir şey, o hakların nasıl kullanılacağı başka bir şeydir.
Siz bu hakların meşru ve tez elden hayata geçirilmesi gerektiğini savunun, bırakın Kürtlerin kendileri ortak standart bir dil için neler yapılması gerektiği konusunda kafa yorsun, proje geliştirsinler.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa