Karma mı ayrı mı?
Harem kavramı inanca dayalıdır. Bir yaşam alanının “harem” ve “selamlık” olarak ayrılması da inanca dayalıdır. Bu gibi kavramların kamusal alanda uygulanmaya geçirilmesi de, bu kavramların bir inanç sisteminde önemli olmasıyla açıklanabilir. Bu inancın bulunmadığı yerlerde veya bu inancı taşımayanlar açısından, harem kavramı, “harem-selamlık” uygulaması hiçbir geçerlik taşımaz.
Kızların ve erkeklerin aynı derslikte bulunmasına, yani “karma sınıf” ve “karma eğitim” uygulamasına karşı çıkanların iddiaları da tam da bu nedenle kabul edilemez. Kızlar ve erkeklerin ayrı okutulması gerektiğini savunanlar, kendi inançlarına dayalı uygulamaların yalnız kendi evlerinde değil, her yerde geçerli olmasını istemektedir. Türkiye’nin herhangi bir yerinde kızların ve erkeklerin aynı evde kalmasına karşı çıkmaları da bundandır. Sivas’ta ev arayan bir genç kadına, “Apartmanımız Müslüman apartmanı” denmesi de bundandır. Evli olmayan ve yalnız yaşayan bir genç kadın, yanına mutlaka erkek çekecek ve “apartmanı kirletmiş” olacaktır.
Türkiye’nin herhangi bir yerinde, kızların ve erkeklerin aynı derslik veya okulda bulunmasına karşı çıkanlar, kendi evlerinde görmek istedikleri düzeni milyonlarca öğrenciye ve topluma dayatmak istemektedir. Bu kabul edilemeyecek bir dayatmadır. Bir inancın topluma dayatılması ve gerek günlük yaşamın, gerekse eğitim sisteminin bir inanca göre yürütülmesini istemek, kaçınılmaz olarak, bir çatışma yaratacaktır.
***
Burada üç temel sorun bulunmaktadır. Birincisi, kamusal alanın bir inanca dayalı olarak düzenlenmeye kalkılmasıdır. Bir toplumda tek bir inanç baskın olsa bile kamusal yaşam bu inanca dayalı olarak düzenlenemez. Türkiye’de ise toplumda zaten tek bir inanç bulunmamaktadır.
İkinci sorun, iktidarın kullanılmasıyla ilgilidir. Bir inanca dayalı ve bu inanç olmadığında hiçbir geçerliği olmayan uygulamaların özel yaşamdan çıkarılıp, kamusal alanda da geçerli olmasını isteyenler elbette ki, bir iktidar üzerinden dayatma yapabileceklerini düşünmektedirler. AKP’nin oy oranı yükseldikçe, dayatmalarda artış olması bir rastlantı değildir. AKP ola ki, seçmenlerin yüzde ellisinden fazlasının oyunu almaya başlarsa, ahlak polisliği kamusal alanın ayrılmaz parçası yapılmak istenecektir.
Üçüncü sorun, eğitimin varlığı, amaçları ve düzenlenmesinin dine dayandırılmak istenmesidir. Eğitim bir inanç doğrultusunda düzenlenemez. Yani, eğitimde neyin nasıl yapılacağı, geçerli olup olmadığı tartışılamayan dogmalara göre düzenlenemez. Tam tersine, eğitim ancak bilim ve sosyal adalet ışığında düzenlenebilir.
***
Kızların ve erkeklerin bir arada okumasına karşı çıkanlar, yaratılıştan gelen farklar üzerinde durmaktadır. Bu bağlamda, eskiden hiç kullanılmayan ama tarikatçılık yükseldikçe öne sürülür olan “fıtrat” kavramı kullanılmaktadır. Bu kavramın hiçbir geçerliği yoktur. Bu kavram öncelikle yaratılış inancına dayanmaktadır. Daha önemlisi, bu kavram üzerinden üretilen bütün tezlerin kız ve erkeklerin farklı olduğu ve ayrı tutulması gerektiği inancı ile şekillendirilmesidir.
Kız ve erkek öğrencilerin bir arada olmamalarına benzer başka iddialar yıllardır eğitimcilerin başını ağrıtmaktadır. Örneğin, boşanmış çiftlerin çocuklarının kendi çocuklarından ayrı tutulmasını isteyen veliler bile görülmektedir. Kapıcı çocuklarının kendi çocukları ile aynı sınıfta okumasını istemeyen veliler hep olmuştur. İşçi çocuklarının, emekçi çocuklarının ayrı sınıflarda olmasını isteyen veliler de olmuştur. Bu örneklerin hepsinde, bilimsel açıdan geçerliği olmayan inançların okullara dayatılması söz konusudur. Bu dayatmaların okulların işleyişini etkilemesi durumunda okul; sınıflı toplumu, ayrımcı toplumu yeniden üreten bir mekanizmaya dönüşür. Aynı şekilde, kız ve erkek öğrencilerin ayrı ortamlarda okuması anlayışı, cinsiyet ayrımcılığı ve hiyerarşisini yeniden üretecektir.
Sonuç olarak, kavram karmaşası ve dayatmalar ile yürürlüğe konmak isteyen “ayrı eğitim” düzenlemesi çağ dışı ve dayatmacı bir anlayışın ürünüdür. Başta kızlar olmak üzere, tüm topluma zarar verecek bu uygulamaya geçit verilmemelidir.
Evrensel'i Takip Et