26 Kasım 2013

Meclisteki efendilerimiz ve sokaktaki köleler

Herkesin bildiği gibi Türkiye’de iki sınıf insan vardır: Kodamanlar, ki bunda başı Meclisteki Efendilerimiz çeker; bir de bunların karşısında çoğunlukta olan, ama ne acıdır ki bunun farkında olmayan Sokaktaki Köleler vardır.
Meclisteki Efendilerimiz nimetlerden fazlasıyla yararlanırken, Sokaktaki Köleler cefaların altında her geçen gün daha fazla ezilmekte, yok olmaktadırlar. Meclisteki Efendilerimizin yararlandığı nimetleri ilerideki bir yazımda yazmak istiyorum. Bugünkü yazımda ise “Sağlık” üzerinde duracağım.
Geçenlerde Evrensel gazetesinin birinci sayfasını neredeyse boydan boya kaplayan bir yazı vardı (Devamı da iç sayfalardaydı): “Şirketler kâr, Hükümet tasarruf, hasta ilaç peşinde…” ( Evrensel, Bülent Taşpınar, İzmir, 19.11.2013) Haberin devamı ise şöyle:
 “Sağlık hakkı piyasaya düştü. En ağır hastalar bile ilaca ulaşamaz oldu. Hükümetin derdi ise sağlıktan ‘tasarruf’ etmek…
“İLAÇ İÇİN MÜCADELE: İzmir’de yaşayan Y.H ve Eskişehir’de yaşayan Zuhal Işık’ın hikâyeleri meme kanserinde ve kanser ilacı bulmak için verdikleri mücadelede kesişiyor. Y.H’nin ilaçları gümrüğe takıldığı için kendisi yurt dışından ilaç arıyor. Zuhal Işık ise sosyal medyaya haber salarak bulmaya çalışıyor ilaçlarını. Peki bu ilaçları bu kadar bulunmaz yapan ne?
 “PARA KANSERİ: İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, ilaçların bulunmaz olmasının nedenini özel şirketlerin kâr hırsı ve AKP Hükümetinin sağlıkta ‘tasarruf’ politikaları olarak açıklıyor. Sayılkan, ‘2 milyon TL daha tasarruf edecekmişiz! Sağlıktan tasarruf edilir mi, sağlıktan daha önemli ne olabilir?​’ diye soruyor.” (age)
 Vallaha hepsi iyi de, bu Hükümetin “Tasarruf”  şeyine pek aklım yatmadı. Açıkçası inanmıyorum buna…
Evrensel’deki yazı çıkmadan iki gün önce şöyle bir haber çıktı gazetelerde:
Başlık: “Vekile 7 yıldızlı sağlık kıyağı…”  Ve haberin ara başlığı: “Kısa bir süre önce ek ücretleri iki katına çıktığı için ya aşırı yüksek ilave ücret ödemeye ya da aylarca beklemeye zorlanan yurttaş, vekilinin yalnız sağlık giderlerini değil, lüks hastanelerdeki yatak parasını da kendi cebinden karşılayacak…” (Cumhuriyet, 17.11.2013)
Neyse, ben de Nail Güreli büyüğümün ve dostumun yaptığı gibi yazımı şiirle sonlandırayım. Tevfik Fikret’in, tam 101 yıl önce yazdığı “Hân-ı Yağma” şiirinin son iki bölümü: (A. Kadir Türkçesiyle)

“ Verir bu fukara memleket, nesi var nesi yok, hepsini,
verir malını, canını, umudunu, düşünü,
rahatını, sağlığını, içinin bütün ateşini,
haydi yuvarlayın düşünmeyin haram mıdır, helâl mi.
Yiyin, efendiler, yiyin, bu iştah veren sofra sizin,
doyuncaya, tıksırıncaya, patlayıncaya kadar yiyin!

“Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak,
 yarın sönmüş bakarsınız, bugün çatırdayan ocak,
 hazır mideler sağlam, hazır mideler sıcak,
 atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak,
 yiyin, efendiler, yiyin, bu haykıran sofra sizin,
 doyuncaya, kusuncaya, patlayıncaya kadar yiyin!”

Evrensel'i Takip Et