27 Kasım 2013 00:11

Din ve siyasete yeni zemin: sağlık / sosyal güvenlik

Din ve siyasete yeni zemin: sağlık /  sosyal güvenlik

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kimi zaman bitmez bir çileye dönüşür hasta yakını olmak. Hele de yakınınız amansız bir hastalıktan yatıyorsa hastanede. Genelde ne bir sandalye vardır ayak ucunda ne de uzanabileceğiniz kanepe.
 Başlangıçta gündüz işte, gece hasta başındadır refakatçi. Ama yatış haftayı aştığında önce yıllık izinler devreye sokulur, sonrasında işten ayrılmak dışında seçenek kalmaz. Bir taraftan üzüntü, öte yandan hastaya umut verme çabası ve ona hissettirilmemesi gereken yorgunluk...
 Üstelik hastaneler her zaman evin yanı başında olmuyor. Kimi zaman başka bir kentten gelip şifa arıyor hastalar. Hastane otelleri bu bağlamda kimi üniversite hastane-lerinde yıllardan beri uygulanıyor. Ama yüksek fiyatlar nedeni ile yoksullar bu hizmetin dışında kalıyor ne yazık ki.
 Hani şöyle hastane yakınında ücretsiz veya makul bir ücrete konaklama alanları olsa ne iyi olur değil mi? Son dönemin özelliklerinden birisi “ne iyi olurdu” ile biten her cümlenin gündelik hayatta karşılığının üretilmiş olması. Ama kim tarafından, kimin desteği ile ve hangi şarta bağlı olarak?
 Sanırım gazetelerde okumuşsunuzdur. Kimi hastane-lerde “şefkat evleri” adı ile bu tür olanaklar yaratıldı. Misal Diyarbakır’da “Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi içinde üç katlı caminin bir katı yüzden fazla yatağı olan günlük otele dönüştürülmüş.” Diyanet ve bir dernek ortak gerçekleştirmişler bu uygulamayı. Basına yansıdığı kadarı ile konaklama ücretsiz olup, çay ve sabah çorba servisi de bulunuyor. Ama söylenene göre bir koşulu varmış: “Dini sohbetlere katılmak”. Bunu devletin olanaklarının belli bir inanç grubu için kullanılarak sağlık ve yaşam hakkı bağlamında ayrımcılık, ciddi bir insan hakkı ihlali olarak da yorumlamak da mümkün. Ama iş burada bitmiyor.
 Aslında bu hiç de şaşırtıcı bir uygulama değil. Bu köşeden sizlerle 2008 yılında da paylaştığım üzere, Aile Hekimliği’ne geçiş sürecinde pilot il olan Düzce’de o tarihte bir afiş kenti dolaşmaya başlamıştı. Deniyordu ki; Düzce dışı kentlere sevk olan hasta yakınları için ücretsiz konaklama imkanı sağlıyoruz. Tanımlanan bugünlerde dersane sürecinde yeniden hatırlanan muhtelif dini cemaatlerin “abla / abi evlerine” benziyordu aslında. Altında imzası olan kurum ise çok tanıdık gelecektir: Deniz Feneri Derneği ve İl Sağlık Müdürlüğü ...
 Yakın geleceğin en önemli özelliklerinden birisi sağlık, sosyal güvenlik alanındaki olası açıkları kapatacak cemaat, vakıf vb faaliyetlerin bu alanı dini inançla harmanlayarak siyaseten bir örgütlenme aracı haline evirmeleri olacağa benziyor. Geçmiş yazılarımda da değindiğim üzere İslam coğrafyasında FİS’ten Müslüman Kardeşler’e, Hamas’tan Hizbullah’a nice örgüt en önemli örgütlenme alanlarını bu başlıklarda yaratmışlardı.
 Bizde ise asıl hareketlenme şimdilik özel hastanelerde başlatılan ve giderek kamu sağlık kurumlarında da yerleşecek olan ek ücret zorunluluğu ile başlayacağa benziyor. Bu bağlamda GSS’ye ilaveten “ek teminat paketi” uygulaması başlatıldı bile. Bu sigortayı özel sigorta şirketlerine yaptıramayanlar yakın gelecekte ciddi hastalık ve ameliyat süreçlerinde kapsam (GSS) dışı tutulacak yani tedavi edilmeyecekler. Peki kim bunlar; tabii ki en yoksullarımız ön sırada...
 Özel hastanelerin alabileceği ek ücreti 200 katına artıran yeni düzenleme bu açıdan niyeti örgütlenmek olan dini camat ve siyasal organizasyonlara zemin yaratıyor. Misal örgütlenme potasındaki yoksul için SGK’nın ödediği dışında ek ücret almazsa soran yok özel hastaneye. Diyeceğim o ki başlangıçta dini sohbetlere katılmaya razı olanlara cemaat hastanelerinden ek ücret alınmadığında “ek teminat paketi” bizzat dini cemaat olmuş oluyor. O yüzden cemaatlerin finansmanında özel hastaneler giderek artarsa sakın şaşırmayın.
 Öğrenci evleri ve yurtlarla başlayan dini cemaatlerarası kavgayı bir de hasta refakatçilerinin konaklama serüvenleri üzerinden okumakta yarar var.
 Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa