İran’ın ufku açıldı ama Tarzan zor durumda
Anlaşmaya varılan noktalara bakılınca, İran’ın “nükleer silah üretiminden vazgeçirildiği” görüntüsü doğuyor.
Ama gerçekte İran’ın böyle bir programı yoktu ki!
Yıllardır, değişen yönetimlere rağmen İran değişmeyen bir sözü tekrarlıyordu: Nükleer silah yapma niyetimiz yok, biz yalnızca nükleer teknolojimizi geliştirmek üzere çalışıyoruz!
Bu sözünün doğruluğunu göstermek için elinden geleni yaptı. Açıklık politikası izledi, silah yapımını önleyecek bütün sınırlamalara uyacağını açıkladı ve bunu uluslararası kurallara uygun hale getirmeye razı olduğunu ilan etti.
Ancak başta İsrail olmak üzere, ABD ve Batılı emperyalist dünya İran üzerindeki uzun vadeli hesapları dolayısıyla bu sözleri duymazdan geldi.
İran ekonomisinin daraldığı bir zamanda gerçekleşen yönetim değişikliğini de fırsat bilerek, Ahmedinecad’ın militan söylemini değiştirip daha ılımlı ve “reformcu” bir çizgiye geçildiği izlenimi verildiğinde, bunun Batı ile sürdürülen gizli diplomasinin sonucu olduğu tahmin edilebiliyordu. Israrlı ve kendi açıklığında samimi olduğu izlenimi veren diplomatik ataklar, görüşme masasının öte tarafının da bir “zafere ihtiyaç” duyduğu bir anda etkisini gösterdi.
Obama, “zafer konuşması” yaparken, Hamaney de halkına “zafer müjdesi” veriyordu.
Her iki tarafın da kazan-kazan ilkesine göre hareket ettiği bir anlaşmaya varılmış olması bölge açısından iyi sonuçlar vadediyor. Özellikle İran üzerindeki ekonomik ve siyasi ambargonun nefes almaya imkân verecek biçimde kırılması, İran’da siyasal rejim dâhil, pek çok yeniliğin habercisi olabilecektir. İran’ın Kafkasya’dan Afganistan’a kadar uzanan bölgedeki nüfuzu artacak, satamadığı petrolün kaynak olarak kullanılması ekonomik ilişkilerini de güçlendirecektir. Bu, Lübnan ve Suriye’nin geleceği üzerinde daha etkili söz hakkına sahip olmasını da kolaylaştıracaktır. İsrail’in feryadı sebepsiz değildir.
Fakat Türkiye Hükümeti için haberler o kadar iyi değil. Bölgede gerginlikler ve düşmanlıklar üzerine politika yapmayı marifet sanan T.C. Hükümeti, şimdi Suriye ve Mısır’da daha zor durumdadır. Bütün umudu Suriye’nin İran’a giden kapı olarak emperyalistler tarafından tekmeyle kırılmasında olan hükümetin başı, şimdi bu kapıya dokunmadan da sınırlı amaçlara ulaşılmış olmasını sevinçle karşılayamayacaktır. Dengeler çoktan değişmiştir ve eski hesaplar üzerinden işleri yürütme olanağı tükenmiştir.
Hükümet açısından bu sonucun tahmin edilemez olduğunu söyleyemeyiz. Gerginliğin ve İran’a saldırma bahanesinin ortadan kalkması, iki temel konuda sert ve hızlı bir değişikliği gerektirmektedir. Rusya görüşmeleri, bu hızlı ve sert değişikliğin hangi yöne yapılacağı konusunda bir kafa karışıklığı olduğunu göstermiştir. Suriye ve Mısır, artık dünkü Suriye ve Mısır değildir. Kafkasya da İran faktörüne göre pozisyon alacak eğilimler vardır ve bunların denetlenmesi Hükümet açısından oldukça güçtür. Hükümet sert ve hızlı değişiklikleri başarabilecek mi? Eğer bu değişiklikler bir kurban gerektirecekse bu kim olacak?
Evrensel'i Takip Et