29 Kasım 2013 00:13

Klikler savaşı kızışırken

Klikler savaşı kızışırken

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cemaatle Hükümet arasındaki gürültülü çatışma genişleyerek ve derinleşerek sürüyor.
Son birkaç haftadır dershaneler üstünden sürdürülen çatışma, dün Taraf gazetesinde yayımlanan 2004 tarihli MGK toplantısında alınan “Cemaati bitirme!” kararının yayımlanmasıyla genişledi. Taraf’ta yayımlanan Mehmet Baransu haberine göre; MGK kararında, “Fethullah Gülen grubuna karşı alınacak tedbirler” başladığı altında “Cemaati bitirme!” kararı alındığı, kararın altında Erdoğan ve Gül’ün de (MGK’deki AKP’li bakanların da) imzasının bulunduğu belirtiliyor.
Her ne kadar bu haber üzerine Başbakanın Baş Siyasi Danışmanı Yalçın Akdoğan, haberi doğrularken, aynı zamanda “Evet böyle bir karar var. Ama sadece tavsiye mahiyetinde bir karardır. Hükümet bu kararı yok hükmünde sayıp cemaate karşı hiçbir tedbir almamıştır!” dese de cemaatin öyle düşünmediği anlaşılmaktadır. Terinse cemaatin özel yetkili mahkemeler ve emniyet başta olmak üzere Gülencilere yönelik “kıyımları” da göstererek, Hükümetin kendilerine yönelik hamlelerini 2004’teki MGK kararlarıyla bağlantılı göstermeyi tercih edeceği anlaşılmaktadır.
Öyle ya, “Biz, bize dayatılanlar karşısında dik durduk! Kefenimizle siyaset yoluna girdik” edebiyatını diline pelesenk etmiş bir Başbakanın “Ben karşıydım ama korktuğumdan altına imza attım” diye kendini savunması pek inandırıcı olmayacaktır. Öte yandan ise Fethullah Gülen’in de genel ve gizemli konuşmalar yapmayı, “sabır gösterin” biçimindeki modern İsa çağrılarını geçerek, açıkça “Asıl şamarı biz yedik!” diyerek bir yandan mağduru oynarken cemaate de “mücadeleye devam” çağrısı yapması ve Erdoğan’la “aracısız” polemiğe girişmesi de çatışmanın yeni boyutlar kazanacağını gösterdi.
Hele de bu yeni açıklamaların ve “belgelerin”, AKP cenahından “cemaatin emniyetteki örgütleme şeması elimizde” biçimindeki tehdidine karşın, cemaatin kimi bakanlar ve eşleriyle ilgili görüntüler yayımlamaya hazırlandığı haberlerinin arkasından gelmesi çatışmanın derinleşip genişleyeceğinin işareti olarak görülebilir.
Dershanelerde de tartışma, “uzlaşma toplantıları”nın protestolara dönüşmesi, dershane sahiplerinin (elbette cemaat öncülüğünde) toplu basın açıklamalarıyla Hükümeti halka şikayete dönüşmesiyle daha da sertleşen bir aşamaya evrilmiştir. Nitekim Hükümet ve MEB’den her gün birkaç kez, “anlaşma sağlandı” açıklamalarına karşın gerçekte bir uzlaşma sağlanamadığı gibi çatışmanın daha da keskinleştiği, “ikna salonlarından” yansıyan öfkeli protesto görüntülerinde bile açıkça görülüyor.
Hükümetle cemaat arasındaki çatışmanın “birkaç dershane meselesi” olmadığı, daha dershaneler konusunda ilk açıklamaların gündeme geldiğinde belliydi. Tersine bu çatışmanı bir iktidar, AKP’nin bundan sonra nasıl bir yola sokulacağı mücadelesi, bu nedenle de önümüzdeki üç seçimin de içinde yer aldığı siyasal yöneliş çatışması olduğu artık apaçıktır. Bunun bir sonraki adımı ise AKP Hükümetinin (“Erdoğan kliğinin” demek daha doğru artık) iç ve özellikle de dış politikası üstünden yüklenme biçiminde olacaktır.
AKP’nin ulusal ve uluslararası planda meşruiyet sağlamasında büyük bir dayanak olmuş olan AKP’nin liberal destekçilerinin zaten bir zamandan beri başlattığı Hükümete yönelik eleştirilere artık AKP ile organik ilişki içindeki yandaş yazarların ve Erdoğan kliğinden olmayan vekillerin de katılacağı gözlenmektedir. Nitekim dün bu cenahın duayenlerinden Fehmi Koru, eleştirilerini, “Hükümetin dış politikasını sıfırlamadan yeni bir dış politika yönelişine giremeyeceğini”, “Fabrika ayarlarına dönülmesi”ne kadar götürdü.
İç politikada da Başbakan Erdoğan’ın “tek adam yönetimi” ve “demokrasi anlayışı” üstünden eleştirilerin yandaş basında ve AKP içinde daha çok yer bulmaya ve daha yüksek sesli eleştirilere dönüşmeye başlaması da şaşırtıcı olmayacaktır.
Elbette bu gelişmeler; AKP’yi çatlatabilir, Erdoğan’ın yeni bir parti kurma arayışına girdiği haberlerine doğruluk kazandıracak düzeye varabilir.
Ancak emekçilerin, ülkemizin demokrasi güçlerinin bu gelişmelerden yararlanıp mücadelelerinde güç kazanabilmeleri için, kendi görevlerini duraksamadan yerine getirmeleri, ekonomik ve siyasal geçekleri açıklamada daha atak ve halk yığınlarının kendi talepleri doğrultusunda örgütlenmelerinde daha karalı adımlar atmaları gerekir.
Aksi halde filler tepişir, tepişirken birbirine zarar verebilirler ama çimenler de ezilmeye devam eder.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa