30 Kasım 2013 01:31

Kürtçe şiir ve imge

Kürtçe şiir ve imge

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ana dile sahip çıkma ve yazım etkinliğiyle birlikte Kürtçe şiir son yıllarda rahat bir nefes almaya başladı. Kuşkusuz bu gelişme edebiyatla uğraşan insanlarda belli bir hoşnutluğu da beraberinde getirdi. Zamanla bu hoşnutluğun yanına şiir ve şiirsel yaratımın olmazsa olmaz bazı gerekliliklerini de ortaya çıkardı. Bu gün cumhuriyet tarihi boyunca yayımlanandan daha çok eser yayımlanmış, yazar sayısı da o derece artmıştır. Diyebilirim ki bu acelecilik biraz da şiirin popüler olmasından kaynaklanmaktadır. Şiiri veya şiirleri birkaç dergi ve gazetede yayımlanan kişi kendini Kürtçe şiirin öncülerinden saymakta ve her fırsatta şiir teorisi üzerine hele de imge üzerine konuşmaktadır. Hele bir de şiir kitabı yayımlanmışsa bu konuda kimseye söz hakkı tanımamaktadır. Söz klasik şiire geldiğin de bu kişiler hemen suratlarını ekşitip “bırakın bu eski, modası geçmiş şiiri”derler. Neymiş efendim klasik şiir de imge yokmuş, biçim eskimiş, dil şiirsel yaratıma uygun değilmiş! Sanırsın ki imge olmadan şiir olmaz. Herkes kendine göre imgeye bir tanımlama getirmektedir, kimi anlam, kimi hayal, kimi de konu veya biçim der.
Alexander Potebnya, “imgesiz sanat olamaz, hele şiir hiç olamaz” der. Perine “imge, duyu ve duyguların dil aracılığıyla insanlara sunulmasıdır.” Bazıları da “düşünceye yaslanan görselliktir imge”, bir başkası imgeyi anlam olarak tanımlar. Bütün bu tanımlar tek başına imgenin tanımı olamaz. Şiirsel bir imge ancak şiirin olmazsa olmazlarından olan his, düşünce ve hayalin birlikte ve anımsatmak, hissettirmek, daha geniş bir anlam yaratmak amacıyla sözcüğe yüklenmiş görevdir. Burada görsellik ve anlamın daha üst bir sunuluşuna ulaşılır ki imgenin hem etkileme hem de harekete geçirme kabiliyetini artırır.
Şiir tek başına ne aklın ne de yüreğin işidir. Şiir de ortaklaşa bir çalışmanın gücü var. Bu ortaklaşma bilgi, teknik, anlayış ve yürek arasındadır. Kısaca şiir sadece imge, üslup veya anlamın çabasının bir sonucu değildir. Bunların her biri ona şiir dediğimiz en etkileyici yapının birer köşe taşlarıdırlar. Bu gün, imgeye gereğinden fazla yaslanan ve onu sakız gibi durmadan çiğneyenlerin, üstelik klasik şiirimize sırt çevirenlerin şiir üretimlerine baktığımızda bırakın belli bir şiir zevki ve bilgisi olanların, sıradan insanları bile etkileme güçleri yoktur. Neden derseniz? Çünkü klasik Kürtçe şiir baştan sona imge ve onun çeşitli düzeylerdeki örnekleriyle doludur. Acaba Cegerxwîn’deki “gül”, Ehmedê Xanî de ki “Zîn” nedir? Feqiyê Teyran’ın kendisi bir imge değil midir? Eğer bunlar anımsatma, hissettirme imgeleri değilse, nedirler?
“gördük bahtımızın aşıkı
Vezir geldi iki kez” Osman Sebrî
Bu beyitte ki “bahtımızın aşık”ı imge değil mi, keza “iki kez vezir gelmesi”mutluluğa ulaşmayı çağrıştırmıyor mu? İşte şair bu sanatsal üretimle imgeye ulaşır. Ya da,
Rengi tıpkı kalbim gibidir  
Muhabbet verahmet’ten (FeqiyêTeyran)
Ya da,
“sen yeni Ay’a bak,belanın elleri hey hey!
Feleğin boynuna değil, belki ömrümüzedir orak “ (Melayê Cizîrî)
Bu beyitte de Melayê  Cizîrîyeni Ay’ı bir orağa benzetiyor ve onun her hareketiyle ömrümüzden bir parça kopartığını ve ölüme yakınlaştırdığını ima ediyor. Keza, Melayê Cizîrî “Ehmed im sinemi siper etmişim feleğin okuna karşı”da bir imgedir. Görüldüğü gibi imge yeni keşfedilmiş bir şey değildir. Kürtçe şiir de asırlardır kullanıla gelen bir sanatsal olgudur. O halde klasik şiir reddederek ne yeni bir şiir kotarılabilir ne de şair olunur.
Şiirle kalın…Şiir tadında kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa