Almanya'nın geleceği böyle biçimlendirilebilir mi?
Fotoğraf: Envato
Almanya’da önümüzdeki dört yıl boyunca ülkeyi yönetme konusunda anlaşan Hıristiyan Demokratlar (CDU/CSU) ile Sosyal Demokratların (SPD) açıkladığı 185 sayfalık “Koalisyon Sözleşmesi”nin kapağında “Almanya’nın geleceğini biçimlendirmek” yazıyor.
Bu merak edici başlığa rağmen “Koalisyon Sözleşmesi” beklenen heyecanı yaratabilmiş değil. Mevcut sorunların yeni hükümet tarafından da çözülmeyeceği düşüncesi geniş kesimler arasında daha yaygın.
Özellikle SPD seçimler öncesinde verdiği vaatler, sonra da bunların onunu “vazgeçilmezler” listesi haline getirerek pazarlık konusu yapmasından geriye elle tutulabilir çok fazla bir şey yok.
Ülkede artan yoksulluk, gün geçtikçe derinleşen sınıflar arası uçurum, kiralık ve taşeron işçiliğe karşı önemli bir talep olan yasal asgari ücret sözleşmede yer almasına alıyor. 1 Ocak 2015’ten itibaren aşamalı olarak yürürlüğe girileceği ifade edilen saat başı 8.50 avroluk asgari ücret maddenin üzerini biraz kazıdığımızda, bunun kadükleştirilerek hayata geçirileceği anlaşılıyor. Zira, bir bütün olarak 1 Ocak 2017’de hayata geçiyor.
Kaldı ki, 8.50’luk asgari ücret günümüz Almanya’sında çalışanları yoksulluk sınırında tam gün çalışarak yaşamaya mahkum ediyor.
Daha somut söylemek gerekirse; bu asgari ücretle günde 8, haftada 40 saat çalışan bir emekçinin eline brüt 1360 avro geçecek. Bunun net karşılığı, vergi ve sosyal giderlere bağlı olarak, 950-1000 avro arasında bir maaş olacak.
Zaten Federal İstatistik Dairesi tarafından yayımlanan raporda ülkedeki yoksulluk sınırı 960 avro olarak tespit edilmişti. Bu demektir ki asgari ücret miktarı yoksulluk sınırında yaşamaya devam edilecek. Alman Sendikalar Birliğine bağlı Hans-Böckler Vakfı daha önce asgari ücret miktarının saat başı brüt 11.50 avro olması gerektiğini açıklamıştı. Sol Parti de bu miktarın 10 avro olmasını talep ediyor.
Bütün bunları yan yana koyduğumuzda; evet gecikmeli de olsa Almanya’da işçi sınıfının önemli bir talebi olan yasal asgari ücretin kabul edilerek hükümet sözleşmesine dahil edilmesi önemli. Ancak bu tek başına yeterli değildir.
Benzer bir durum Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli göçmenler için de geçerdi. Her ne kadar Türkçe gazeteler ve televizyon kanalları, koalisyon ortaklarının Almanya’da doğup-büyüyen göçmen gençlere çifte vatandaş kalmalarına olanak sağlansa da bunun kapsayacağı kitlenin az olduğu biliniyor. Seçim öncesinde verilen çifte vatandaşlık vaadinden çark edilmiş, sınırlı bir iyileştirmeyle yetinmiştir. Bu nedenle ortada bir “zafer” diye bir durum yok.
Bunu zaten yıllardır her seçim öncesinde SPD’nin hükümet olması için yoğun çaba harcayan Türkiye kökenli göçmenlerin kurduğu örgütlerin temsilcileri de söylüyor.
Yönetim tarafından kabul edilen “büyük koalisyon” sözleşmesi için şimdi top SPD tabanında.
Eğer, mektupla oy kullanmaya davet edilen partinin 470 bin üyesinden oy kullananların çoğunluğu bugün eleştirilerin hedefinde olan anlaşmaya karşı çıkarsa bu sadece her şeyin “sil baştan” olması değil , aynı zamanda SPD’nin de yeniden dizayn edilmesi anlamına geliyor.
Ama, iki gündür yapılan açıklamalara, verilen mesajlara bakılırsa parti üyelerinin çoğunluğunun CDU/CSU ile üzerinde uzlaşmaya varılan anlaşmaya “hayır” demesi çok zayıf bir olasılık olarak görülüyor.
Ama bu da SPD’yi kurtaramayacaktır. Zira önümüzdeki dört yıl boyunca izlenecek politikaların faturası, tıpkı dört yıl önce olduğu gibi ağır olacaktır. Ya da mevcut dibe vuruştan fazla yukarıya çıkılmayacaktır. Bu da SPD’nin daha uzun bir süre ülkenin birinci partisi olmayacağı anlamına geliyor.
Elbette önümüzdeki sürecin nasıl bir seyir izleyeceğini asıl olarak ülkedeki emek güçlerinin alacağı tavırla ilgilidir. Süreç, neoliberal sosyal demokratların solunda savaşa, yoksulluğa, ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı daha güçlü bir toplumsal muhalefeti örgütlemenin olanaklarını artırmış bulunuyor.
İlerici güçlerin ve emek örgütlerinin bu fırsatı iyi değerlendirmesi gerekiyor.
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12
- Trump Pandora’nın kutusunu açtı, Avrupa panikte 08 Kasım 2024 12:17
- 5 maddede ABD seçimlerinin Avrupa’ya etkileri 03 Kasım 2024 04:30