03 Aralık 2013 00:27

Hayır bitmedi!

Hayır  bitmedi!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen gün genç yazar Deniz Gündüz ile birlikte Vedat Türkali’yi ziyarete gittik. Vedat Abi Deniz’in yeni kitabı ‘Kalaşnikof’un türkçe tercümesini göstermemden sonra kendisi ile tanışmak istemişti.
Hem de yeniden taziyede bulunmuş olacaktık.
Vedat Abi ile kucaklaştık. “Yoldaşımı kabetmek beni mahfetti” dedi bize. Kolay değil 75 yıl kavganı ve yatağını paylaştığın yoldaşını yitirmek.
Deniz Gündüz aynı zamanda bir yayıncı (Wate Yayınlarının editörü), bir çevirmen ve bir öğretmen. Zaza diline yeniden hayat vermek ve onun modern edebiyatının yaratılmasına katkı sunmak onun asıl ana uğraşı ve kavgası.
Bu nedenle romanlarını Türkçe değil,  Zazaca (Kırmançkî/Dımilkî) yazıyor.
Belge Yayınları yakında ‘Kalaşnikof’un Türkçesini yayınlayacak. ‘Hıkayeye Koye Bıngoli’ ve ‘Soro’ adlı 2 romanını daha Türkçe’ye çevirtmek istiyoruz. Ama bunu başaracak hem Zazaki’ye hem Türkçe’ye hakim çevirmen bulmak kolay değil.
Deniz aynı zamanda, Zaza dilini gençlere öğretiyor Kürt Enstitüsü’nde. Ve Kürtçe’den, Zazaki’ye önemli kitapların tercümesini yapıyor.
Wate yayınlarının sayısı ise 70’i buldu. Gerçekten bunu aşarmak son derece fedakarlık isteyen zor bir iş.
‘Eğer Zazaca yazacaksan Türkçe düşünerek yazmayı unutacaksın’ diyor Vedat Abi. O yüzden Londra’da ‘Güven’i yazarken İngilizcesini mükemmelleştirmeyi bir yana koyduğunu söylüyor; “Dilimi mi kaybediyorum dedim kendi kendime.” Türkçe getiren arkadaşlara şöyle dediğini ekliyor; “Kürtsen Kürtçe yaz, niye Türkçe yazıyorsun?​”
“Beni Londra’da doktora götüren arkadaş bir Zazaydı” diye hatırlıyor. Artık açık sözlülüğünden dolayı hiç bir TV kanalı onu kabul etmeye cesaret edemiyor.
Vedat Türkali’nin üzerinde çalıştığı son romanı, 1915 üzerine. Birkaç yıldır onun üstüne yoğunlaştı. “Bu vicdani bir borç” diyor. Adı da, ‘Bitti, Bitti... Hayır Bitmedi’ olacak.
“Çok geciktim” diye ekliyor ve hemen arkasında duran Aras Yayınları’ndan çıkmış olan, Raymond Kevorkian’ın ‘1915 Öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler’ kitabını gösteriyor heyecanla. “Müthiş bir kitap, Anadolu’da her nerede Ermeni varsa, onlarda, sayıları, okulları, kiliseleri, gazeteleri, manastırları, zanaatları vb. hakkında istemediğin kadar bilgi var.”
Bu kitabının Belge’nin yayınladığı ‘11 Nisan Anıtı/Huşartsan’ın orijinali gibi Hrant’ın başucu kitabı olduğunu hatırlıyorum. “Bu yeni romanımı Samsun Vezirköprü’den çocukluk arkadaşım Dr. Hayk Açıkgöz’e armağan edeceğim” diyor. “Bir arkadaşımız daha vardı, üç silahşörler gibiydik” diye devam ediyor. “Hasan Basri Alp, 1946 tevkifatında işkencede öldü.” Hasan Basri, benim babamın da arkadaşı idi. Dünya ne kadar küçük. “Kaçarken damdan düştü” diye açıklama yapacaktı Emniyet.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa