Ukrayna’dan Ortadoğu’ya
Karadeniz’den karşı komşumuz Ukrayna bir süredir şiddetli ve ısrarlı halk gösterileriyle bunu bastırmak isteyen hükümet güçlerinin çatışmasıyla sarsılıyor.
Bir ayaklanmaya dönüşen halk muhalefetinin protestoları, Cumhurbaşkanı Yanukoviç’in Avrupa Birliği ile ortaklık anlaşmasını imzalamaktan vazgeçmesi üzerine başlamıştı.
AB ile ortaklık anlaşmasının ülkeye refah, zenginlik, rahatlık getireceği üzerine yapılan propaganda, ekonomik bakımdan oldukça zor durumda olan ülkede ciddi umutlar ve beklentiler yaratmış, diğer yandan özellikle sağcı siyasi hareketler açısından da SSCB’nin dağılmasından sonra Rusya’dan “tam kopuş” için yeni bir imkan olarak görülmüştü.
AB seçeneğine karşı Putin yönetiminin de hükümet üzerinde baskısı vardı ve Rusya AB’ye tam ortaklık projesine başından beri karşı duruyordu.
Özetle, Ukrayna sorunu Ukrayna halkının tercihlerinin ötesinde, dünyadaki kutuplaşmanın etkileriyle şekillenen özellikler gösteriyor.
Bu açıdan bakınca Ukrayna, yalnızca Karadeniz kıyısında kendi halinde bir ülkenin problemlerinin adı olmaktan çıkıyor, bugün özellikle Ortadoğu’da İran’ın son hamleleriyle görünür hale gelen “bloklar arası hareketlilik ve geçişkenlik” diyebileceğimiz bir olguyu da temsil ediyor.
İran, yalnızca kendi tecridini kırmakla kalmadı, daha şaşırtıcı adımlar atmaya hazır olduğunun işaretlerini de verdi. Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri ile iş birliği yapabileceğini açıklaması, bu yönde hemen adımlar atması ve görüşmelere başlaması, alışılmış denge kavramlarıyla yapılan analizleri sil baştan düşünmeye yol açıyor. İran yeni ilişkiler zincirine Mısır’ı da dahil etmeye yönelince, bir anda bölgenin “İsrail hariç sıfır sorun” önderi olmaya aday oldu. ABD ile ilişkiler görünür biçimde düzelince İsrail’in de uzun süre aynı dozda sorunlu ülke olarak kalması çok mümkün değildir. Zaten suyu epeydir ısınmış olan Natenyahu hükümetinin sona ermesiyle başka bir “normalleşme” girişimine şahit olabiliriz.
Dönelim Ukrayna’ya... Avrupa Birliği’ne “biz gelmiyoruz” diyen hükümet, şimdi Rusya ile, Rusya’nın belirlediği bir platformda ilişki geliştirmeye yönelmeyi tercih edecektir. Eğer iç muhalefet ve yığınsal halk itirazı buna izin verirse... Yok eğer muhalefet hükümeti düşürmeyi başarırsa, bunu bir “darbe” olarak adlandırmaya hazır halde bekleyen Rusya ve iktidar partisinin bunun ötesine geçecek bir müdahaleyi gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceklerini göreceğiz.
Acaba bu gelişmeler, üçüncü ülkelerin bloklar arasındaki hareketinin eskisi kadar katı sınırlarla belirlenemeyeceği bir dünyanın işaretleri olarak yorumlanabilir mi? T.C. Başbakanının, hesapsız kitapsız “Alın bizi artık şu Şangay’a” demesindeki rahatlık biraz da buradan mı kaynaklanıyor?
Ne var ki, böyle bir rahatlığa sahip olabilmek için öncelikle İran gibi açık ve dayanakları sağlam politikalar inşa etmiş olmak gerekiyor. Hâlâ bin bir bağla Rusya’ya bağlı olan Ukrayna da, NATO’nun ve ABD’nin şemsiyesi olmadan sokağa çıkamayacak olan Türkiye Hükümeti de bunun çok uzağındalar.
Evrensel'i Takip Et