'3 Temmuz süreci' mecra mı değiştiriyor?
Fotoğraf: Envato
Hükümet ve “cemaat” arasında dershaneler üzerinden ayyuka çıkan gerilim ve yaklaşan yerel seçimlerin basıncı her alanda olduğu gibi memleket futbolunun gerçekleri üzerindeki sis perdesinin de aralanmasına neden oluyor, iyide oluyor.
Gezi olayları sonrasında birçok statta başlayan 34. dakika protestolarına karşı hükümet sözcülerinin “futbola siyaset karıştırılıyor” diyerek feveran ettiklerini pek çok kez gördük. Hatta Spor Bakanı Suat Kılıç “Statlar siyaset yeri değildir. Futbola siyaset taşıyan bedelini öder” açıklamasıyla taraftarlara ciddi bir gözdağı da vermişti. Bu açıklamaları yapanların asıl derdi “Gezi protestolarının” statlarda duyulmasını engellemekti, nitekim şimdi statları seçim alanlarına çevirmekte bir çelişki görmüyorlar. Başta Trabzon olmak üzere yerel seçimlerde önem verilen şehirlerde yerel seçimler öncesi devlet eliyle yapılacak statların açılış törenlerinin siyasal şovlara dönüştürülmesine artık alışmıştık. Ancak Antep belediye başkanlığına da aday olan Bakan Fatma Şahin’in maçın devre arasında soyunma odasına girerek, Antep’li futbolculara, Elazığspor başkanın iddiasına göre prim vaat etmesi, her şeye alıştığı düşünülen futbol kamuoyu için bile acayip bir durum.
Esas şaşırtıcı olan, Sergen Yalçın ve Fatma Şahin’in kesin bir dille yalandıkları soyunma odası ziyaretinin kısa bir süre içinde medyaya yansıyan resimlerle doğrulanması. Tamam, siyasetçilerin çarpıtmalarına alışmıştık da Sergen Yalçın’ın önce “delikanlı” bir tavırla asla dediği olayı sonra “soyunma odasına değil benim odama geldi” diye kabul etmesi karakter aşınmasının çok hızlı yayıldığının bir göstergesi değil mi? Sergen, devre arasında futbolcularıyla ilgilenmek yerine niye odasında bakan kabul ettiğini elbet “inandırıcı” gerekçelerle açıklayacaktır. Ancak resimlerde net biçimde görülen soyunma odasının, kendi çalışma odası olduğunu nasıl açıklar, merakla bekliyoruz.
İki hafta evvelki “3 Temmuz süreci ve cemaat” başlıklı yazımda, cemaate yakın Aksiyon dergisinde yayınlanan İbrahim Akın röportajına dikkat çekerek, hükümet ve “cemaat” arasındaki gerilimin “3 Temmuz” sürecindeki gerçeklerin ortaya çıkmasını hızlandıracağını yazmıştım. Fazla beklemeye gerek kalmadı. Hafta sonundan beri sosyal medyada ve çeşitli spor programlarında, iddianameye girmemiş, hasıraltı edilmiş çeşitli tapeler dolaşmaya başladı. Aslında eski olan ancak “yeni dolaşıma çıkan” bu tapeleri ikiye ayırmak gerekiyor: bir kısmı “şike” davasının ek klasörlerinde yer alan ama savcı tarafından iddianameye alınmadığı gibi mahkememe ve medya tarafından görmezden gelinen, iddianamedeki kurguyu tamamen bozan tapeler. Bunlardan bazıları, örneğin halen federasyonda aktif görevde bulunan Ufuk Özerten ile dönemin Trabzonspor yöneticisi Hasan Yener arasındaki konuşmaların bir kısmı bu hafta medyaya yansıdı. Yansıdığı kadarı bile “3 Temmuz” kurgusunun var olan temellerini çökertti.
Bir de içinde iktidar partisinin adı geçtiği için tutanakla imha edilen ancak Wikileaks belgelerine kadar giren tapelerin olduğu biliniyor. Şimdi onlar dökülmeye başlayınca neler olacak göreceğiz.
İşin ilginci uzunluğu yaklaşık 6690 sayfa tutan yok edilmemiş tapelerin hepsine, isteyen herkes dava dosyasından ulaşabilirdi. “İddianamenin” kurgusunu bozan tapeleri kimse okumadı, örneğin Sanem Altan bir gecede okudum demişti tapeler için, ona servis edilen 15-20 sayfayı okuyarak. Açıkçası medyada herkese açık olan 6690 sayfalık tapeleri bilen kimse yok. Yoksa görünce niye şaşırsınlar? Etrhem Sarısülük davasında kürsüde uyuyan hakim ve savcı gibi, o dönem uyuyarak 6690 sayfayı incelemeden dönemin rüzgarıyla medya manipülasyonuna girenler şimdi yeni keşif yapmış gibi davranıyorlar.
Tam kamuoyu açısından “yeni” olarak görülen bu tapeler konuşulurken, Hrant Dink davasının 1 numaralı sanığı Erhan Tuncel sahneye çıktı. Mahkemede verdiği ifadede, içlerinde “şike” davası da bulunan, odaTV, cüppeli hoca, devrimci karargah, KCK gibi “torba” davaların, emniyet içinde Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer’in örgütlediği bir şebeke tarafından “tezgahlandığını” iddia etti. Bundan sonrasını “polis fezlekesini” esas delil sayan Platini düşünecek.
Görünen o ki “3 Temmuz süreci”, mimarlarının, “toplum mühendislerinin” isteği dışında bir mecraya girdi. Ufuk Özerten’in kamuoyu ile paylaşılan konuşmaları henüz daha buzdağının görünen yüzü. Dramatik bir dönüşüm olmadığı sürece önümüzdeki haftalarda bize anlatılan “hikayenin” başka boyutlarını da hep birlikte göreceğiz. “3 Temmuz” sürecinin bittiğini düşünmek isteyenler yanılıyor, süreç daha da derinleşecektir. Ne de olsa “gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu var”.
- Rasim Ozan gitti futbol medyası temize mi çıktı? 30 Kasım 2017 00:15
- Fenerbahçeli medyayı deşifre edelim 16 Kasım 2017 00:26
- Cüneyt Çakır, Mete Kalkavan gerisi yalan… 25 Ekim 2017 23:01
- 'Yıldırım Demirören yeter' 05 Ekim 2017 01:21
- Ne etti la bu Aykut Kocaman size? 21 Eylül 2017 01:00
- Aykut Kocaman'a niye saldırıyorlar? 14 Eylül 2017 00:15
- Federasyon, Tribün Mühendisliği: Beleştepe, Göztepe, Konya... 24 Ağustos 2017 00:15
- Terim kovuldu sıra Demirören’de mi? 04 Ağustos 2017 01:01
- Terim ve Demirören'e sonsuz teşekkürler! 20 Temmuz 2017 01:00
- Futbola da adalet lazım 13 Temmuz 2017 00:15
- Arda Turan'a neden kızıyorsunuz ki? 15 Haziran 2017 00:30
- Şampiyonluklara seviniyor musunuz? 01 Haziran 2017 01:00