Sızıntının ‘F’ hali
Fotoğraf: Envato
Sızıntı haberi sözlükler şöyle tanımlar: Resmi yetkililer tarafından halka açıklanması beklenen önemli bir bilginin öncelikli olarak gizli kaynaklardan alınıp kamusal alana yayılması veya halktan saklanan, ama bilinmesinde kamu yararı olan çok önemli resmi belgelerin gizlice ele geçirilip yayınlanması.
Sızıntı bilgiyle haber yapan düzgün gazetecilerin derdi, normal şartlar altında, menfaat ilişkileri döngüsünde mevkilerini kullanarak iş gören siyasi elitin, bürokratların, büyük şirketlerin ve orduların yanlış işlerini ortaya çıkarmak. Siyasi elit, bürokratlar, büyük şirketler ve orduların çabası ise kendi yanlış işlerinin belgelerini gazetecilerden saklamak. Bu nedenle, normal şartlar altında, araştırmacı gazeteciler siyasi iktidarlar, büyük şirketler ve ordu ileri gelenleri tarafından hiç sevilmezler. Bu güç odakları her fırsatta araştırmacı gazetecileri tasfiye etmeye, güvenilirliklerini yok etmeye çalışır, hatta onları vatan hainliğiyle suçlar, hapse tıkar ve maalesef kimi geri kalmış ülkelerde onları öldürerek sustururlar.
Lakin, bazen araştırmacı gazeteciler ekonomik ve siyasi elit arasındaki güç savaşına alet olabilirler. Haber kaynakları gazetecileri kullanır, maniple eder. Onlara yanlış bilgi verir, siyasi veya ticari rakiplerine zarar vermek için gizli enformasyon sızdırabilir. Yine normal şartlar altında, doğru düzgün bir araştırmacı gazeteci, bu tür yönlendirmelere karşı uyanık olmalı ve tongaya basmamalıdır. Çünkü, gazetecilik yapalım derken kolaylıkla güç savaşlarında alet olmak ve kullanılmak mümkün. Bu nedenle, araştırmacı gazeteciliğin en önemli ilkesi kaynaklar tarafından önüne konulan her sızıntı bilgiyi, belgeyi araştırmadan yayınlamak değil; çok uzun çifte kontrol ve doğrulatma süreçlerinden sonra, çıkar ilişkileri boyutlarını derinlemesine araştırdıktan sonra haberi yayınlamak veya yayınlamamak. Burada temel filtre elbette habere dönüşecek bilgide bir partinin, şirketin ya da cemaatin değil, kamunun yararı olup olmadığı.
Son yıllarda Amerikan gizli istihbarat belgelerinin ortaya dökülmesiyle birlikte dünyada sızıntı bilgilerle habercilik yapan gazetecilere yönelik baskı artmış durumda. Başta ABD ve İngiltere olmak üzere Türkiye dahil pek çok ülkede resmi otoriteler araştırmacı gazetecilerin bilgisayarlarına, e-mail hesaplarına gizlice giriyor, özel hayatlarını bahane ederek tehdit ediyor, haberleri nedeniyle onları ömür boyu içeride tutacak kadar hapis cezaları kesiyor veya patronlarına emir vererek susturulmalarını istiyorlar. Neden? Gazeteciliğin en basit ve normatif ilkesine uydukları ve kamu yararı içeren, ama egemenleri rahatsız eden bilgileri korkusuzca ortaya döktükleri için. Bu gazeteciler ülkelerindeki siyasal, ekonomik ve kültürel hegemonyayı tehdit ediyor, onların çürümüş düzenlerine çomak sokuyor ve kapalı kapılar arkasında sürdürdükleri kirli oyunlarını ortaya döküyorlar. Kısacası, gerçek gazetecilik yapıyorlar.
Şimdi gelelim bizdeki sızıntı haber gazeteciliğine… AKP iktidarı döneminde sızıntı bilgilerle haber yapan araştırmacı gazeteciler ikiye ayrılıyor: 1- Hükümet, büyük şirketler, emniyet, yargı ve derin devlet aleyhine haber üretenler. 2- Ordu ve hükümet muhalifleri aleyhine haber üretenler.
Hükümet ve derin devlet aleyhine haber üretenler, ağırlıklı olarak Gülen Cemaati ile bu cemaatin mensuplarının emniyet teşkilatı ve yargıda konuşlanmasıyla sürmekte olan derin dava süreçlerinde ortaya çıkan hatalı pratikler üzerine haber yapmaya çalışıyorlar. Kamu ihalelerinde yolsuzluk, bürokraside rüşvet, polis teşkilatının yanlış işleri ve Deniz Feneri gibi büyük çaplı soygunlar da bu tip gazetecilerin ilgi alanında. Ancak, bu birinci gruptaki gazetecilere baktığımızda, sansür ve otosansür nedeniyle yaptıkları haberlerin büyük medyada yayınlanma olasılığının neredeyse ortadan kalktığını görüyoruz. Büyük bir bölümünün son on yılda işlerini kaybettiklerini, yaptıkları haberler nedeniyle tehdit edildiklerini, soruşturmalara uğradıklarını, bilgisayarlarına el konulduğunu, henüz yayınlanmamış kitapları nedeniyle yargılandıklarını; yetmedi, uzun tutukluluklarla hapse atıldıklarını, kamusal alanda prestijlerinin sorgulandığını, bizzat başbakanlar, bakanlar, valiler tarafından patronlarına şikayet edildiklerini ve birçok olayda vatan hainliğiyle suçlandıklarını görüyoruz. Aynı, Pentagon’un ve ABD Dışişleri Bakanlığının gizli belgelerini yayınlayan Jullian Assange’ın veya Amerikan-İngiliz hükümetlerinin gizli kitle gözetimi programlarını açığa çıkartan Glen Greenwald’ın başına gelenler gibi.
Ülkemizdeki ikinci grup araştırmacı gazetecilerin ise, (Ben bunlara Gülen Cemaati destekçisi olmaları nedeniyle F tipi gazeteciler diyorum) Hükümet ve Cemaat arasındaki MİT krizi patlak verene kadar hükümet, emniyet veya yargı konusunda olumsuz bir haber üretmediklerini görüyoruz. AKP iktidarının başından beri destekçisi olan bu F tipi sızıntı gazetecileri, MİT krizinden sonra aniden hükümet ve barış sürecine dair olumsuz haberler üretmeye başlıyorlar. Gülen Cemaatiyle hükümet arasında bu sefer de dershanelerin kapatılması konusunda bir anlaşmazlık patlak verdiğinde, yine Cemaati savunan, hükümeti eleştiren haberler yayınlamaya başlıyorlar. Hükümet temsilcilerini, başbakanı ve bakanları açıkça ellerindeki gizli belgeleri açıklamakla tehdit ediyorlar. Gerçek gazeteciye yakışmayan, çok çirkin bir şantaj dilini kullanıyorlar. Onların belediyelerde veya bürokraside yolsuzluk, rüşvet, neoliberal sömürü düzeni, emniyetin kirli işleri, yargının sorunlu alanları, kentsel dönüşüm mafyası veya gözetim toplumu gibi araştırmacı gazetecilik alanlarıyla hiç ama hiç alakaları yok. Yazdıklarından ve söylediklerinden anlıyoruz ki, F tipi sızıntı gazetecileri için haberde “kamu yararı” değil, “Hizmet yararı” ön planda.
Bir birinci gruptaki gazetecilere bakıyorum, bir de ikinci gruptakilere. Bu iki tür gazetecinin de her iktidar döneminde var olduğunu biliyorum. Dünyadaki benzer örneklere bakıyorum. Gazeteciliğin muhalif doğasını düşünüyorum. Bana birinci gruptakiler daha gerçek gazeteci gibi geliyor.
- Twitter'da haber patlatmak 29 Haziran 2018 00:23
- Suruç katillerini sandık cezalandırsın 22 Haziran 2018 00:31
- Barış kazansın 14 Haziran 2018 23:12
- Seçimleri TRT değil Youtube kazandıracak 18 Mayıs 2018 00:29
- Polis kafalı gazetecilerden medya saçmalamaları 11 Mayıs 2018 01:33
- Cumhuriyet davası açık bir öç alma davasıdır 26 Nisan 2018 23:13
- Haberciyi öldürdüler ama haber yaşıyor 20 Nisan 2018 00:15
- Dumanla haberleşmeye hazırlanın 30 Mart 2018 00:55
- Doğan Yayın Holding'in satılması: İmam nikâhı resmi nikâha dönüştü 22 Mart 2018 06:56
- Ali Baba'nın çiftliğinde her şey yasal 16 Mart 2018 00:15
- Beton mikseri ve adalet sarayı 09 Mart 2018 00:57
- Siyasette ‘parlak’ fikirler 16 Şubat 2018 00:55