06 Aralık 2013 00:12

‘Fitne’den ‘milli iradeye karşı komplo’ya!

‘Fitne’den ‘milli iradeye karşı komplo’ya!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Gülen Cemaati ile Hükümet arasındaki çatışmaya, “Araya giren ‘yumuşatıcıların’ girişimleriyle galiba ara verilecek. Belki seçimlere kadar bir ateşkes yaparlar…” yorumları yapılmaya başlanmıştı ki “yedek güçlerin” de savaş alanına çağrıldığına ve savaşın yeni bir boyutunun öne çıkarılarak genişleyeceğine tanık olduk.
Bu boyut, önce salı günü Erdoğan’ın grup konuşmasından sonra da dün, kendisine “Milli İrade Platformu” diyen 97 kuruluşun basın üstünden yaptığı çağrıyla açıkça ortaya çıktı.
“Dershanelerin kapatılması konusunun 2015 sonrasına ertelenmesi” cemaat tarafından heyecanla karşılanırken, bu basın ve siyaset arenasında “cemaatin Hükümete boyun eğdirmesi” olarak yorumlandı. Ki bu yorum kuşkusuz doğruydu.
Öyle ya, “2015 sonrası”na kadar kim öle kim kala!
Evet, dershane konusunda Hükümet geri adım attı. Ama, sorunun “birkaç dershane meselesini” çoktan aştığı, AKP içinde bir iktidar savaşı olarak geliştiği gerçeği bir kez daha kendini dayattı. “Yumuşatıcılar” ve “Hiç olmazsa seçime kadar fitneliği önleyelim. Kardeş kavgasını erteleyelim” diyenlerin sevinci 24 saat bile sürmedi.
Nitekim “Perşembenin gelişi daha salıdan belli” olmuştu.
Çünkü salı günü partisinin grubunda konuşan Başbakan Erdoğan, sanki Meclisin iradesi yerine başka iradeler geçirmek üzere planlar, komplolar geliştiren güç odakları varmış gibi, “Milli İrade” savunmasına girişti: “…. Medya Meclisin yerine geçemez, baskı grupları Meclisin yerine geçemez, sermaye Meclisin yerine geçemez, çeteler mafyatik örgütler kendilerini Meclisin yerine koyamaz, üzerinde göremez. …Sermayesini, manşetlerini kurşun gibi Meclisin üzerine çevirenlere rağmen Meclisin ve siyasetin saygınlığından taviz vermeyeceğiz… Kirli komplolardan, terörist saldırılarından, yurt içi, yurt dışında yazılan senaryolarından medet umanlar milletin emanetine ihanet eder. Her meselenin çözüm yeri TBMM’dir….” diyerek, “Hayırdır inşallah!” dedirtecek biçimde konuşan Başbakan, dönüp dönüp, Kurtuluş Savaşı sırasında Polatlı’dan gelen top seslerine rağmen ilk meclisin görevini yaptığına vurgu yaptı.
Dün ise, Başbakanın emriyle oluşturulduğu belirtilen, MÜSİAD’dan İsmailağa, Menzil gibi cemaatlere, çeşitli vakıflardan Memur-Sen ve Hak-İş’e kadar 97 kuruluşun içinde yer aldığı “Milli İrade Platformu” arzı endam etti.
Gerek Başbakanın grup konuşması, gerekse “97’lerin açıklaması”ndan anlaşılıyor ki bu hedefi belirsizmiş gibi yapılan açıklamaların en doğrudan hedefi Cemaattir! Başbakanın Gülen Cemaatini, Hükümeti ve Meclisi görevini yapmaktan men etmeyi amaçlayan, hatta “Meclise karşı komplo içinde bir fitne” olarak gördüğü anlaşılmaktadır. Ki Erdoğan ve stratejistleri, asıl darbesini de bu eksende vurmayı amaçlayan bir strateji geliştirmeye yönelmiş görünmektedir. AKP içindeki Erdoğan’a karşı muhalefet de (Gül, Arınç, liberaller…) her tür hoşnutsuz klik de fitneye kol kanat germek, onlarla uzlaşmak ve iş birliği yapmaktan başlayıp “fitnenin bir parçası olmaya” varan suçlamaların hedefi haline getirilmeye hazırlanılmaktadır. Aslında burada “hazırlanma” ifadesi bile “geri” bir ifadedir. Böylesi bir cepheyi Başbakan açmış, hedefe koyduklarının amaçlarını tarif etmiş, bu alana kim girerse ona “ateş açılacağını” ilan etmiştir!
Dolayısıyla burada ister istemez akla, Gülen’in ABD’de yakalanan “imam”ında ele geçirilen “Cemaatin kozmik  belgeleri”ni kullanarak hazırlanan “MİT’in raporu” doğrultusunda, Cemaate karşı kapsamlı bir “suç örgütü”, “darbe”, “komplo” davası açılmasının adımlarının mı devreye sokulduğu sorusu gelmektedir.
Elbette burada çıkışın böyle sert yapılmasında ABD’de, bölgeyi ve ülkeyi ABD ile uyum içinde yönetmeye; cemaatle her türlü dayanışma ve iş birliğine hazır olduğunu ilan eden Kılıçdaroğlu’nun (CHP’nin) adımlarıyla cemaatin adımlarının paralelliği, hatta yer yer (İstanbul’da belediye başkanlığında olduğu gibi) kesişmeye başlamasının rolü de vardır.
Yerel seçim arifesinde Erdoğan’ın Gülen’le çatışmasına yeni bir boyut eklemesi, suçlamalarını soyut bir “fitne” sorunundan “milli iradeye karşı komplo”ya ilerletmesi ve muhaliflerini bu komplonun bileşenleri olarak hedefe koymaya girişmesi elbette ki seçim mücadelesini olağanüstü sertleştirirken AKP içindeki çatlağın da yarılmaya dönüşmesini hızlandıracaktır.
Günler daha sert mücadelelere doğru akmaktadır. Hem de hızla!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa