Aldırma 128!
Ne vakit “ölüm”den söz açsak, aynı yoldan yürüyor sözcükler. Tek bir gerçeğe yöneliyor. Kaçak maden ocağında 3 madenci, TTK’ye ait ocakta 1 madenci, Ordu Havalimanı inşaatında 1 işçi... Rakamlar, rakamlar... Kim bilir bu yazı yazıldığı anda kaç “1” kaybettik, kaybediyoruz. “1 hepsinden büyüktür” yazmıştık bir vakitler. Hâlâ da öyle. O “1” insanın hayatı; büyük olmalı o kürsülerde, canlı yayınlarda anlatılan koftiden mağduriyetlerden...
Ama öyle değil işte?
Öyle değil ki; televizyonlarda, gazetelerde başka şeyler görüyor, başka söylevler dinliyoruz tekrar tekrar... “Belediye başkan adayımız...” diye anonslar, “üç çocuk, beş çocuk” duyuruları... Çakma hesaplardan aynı anda twit yağmuru: “İyi çalıştı... Eserleri ortada...”
Doğru söze ne denir?
Eserler ortada... Hepsinin... Hepsi oradaydı çünkü... Ve oradalar hâlâ...
Gazeteler “aileden ötürü kadınlarla ilgili” bakanlığın başındaki Fatma Şahin ile Başbakan Erdoğan’ın aday tanıtımında el ele tutuşması ile meşgul birileri... “Öldürüleceğim” diye defalarca polise başvuran ve her seferinde “Adın çıkar, sen kadınsın evine git” diye evine gönderilen ve 20 yerinden bıçaklanan 11 çocuk annesi Nimet Çağan’ın yanında kim vardı öldürülürken?
Hepsi orada değil miydi?
Kim mi? Hani “Adın çıkar” diyor ya polis... “Tertemiz” adları batasıcalar! Allah’ın günü gazetelere, televizyonlara “çıkan” adlar...
“Unutursak kalbimiz kurusun” diyoruz biz, kaç gündür, kaç aydır... Kaç kere... Adamın biri çıkıyor, TBMM kürsüsünde bağırıyor: “Dobroski’nin hesabını soracağız” diyor. Dil sürçmesi değil, kaç kere söylüyor... Bağıra çağıra, öfkeyle...
Unutmuş işte; kalbi kurumuş... Diyarbakır’ın büyükşehir belediye başkan adayı bu zat-ı muhterem... Ölümlerin kol gezdiği günlerin DYP Diyarbakır İl Başkanı... Ne diyelim daha fazla? Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz... “Laf”ı bile beceremiyor ki! Neresini tutsan; dökülmekte...
Ölümün acısını hissetmek bu denli zor olmasa gerek aslında. Ama ölümü anlamak zor; ölüme anlam yüklemek bin yılların işi... 17 Aralık’tır, yakındır Mevlana’nın ölüm yıl dönümü. Pek de sever muktedirler, Mevlana’yı ya; hesapta... Hatırlayalım, hatırlatalım.
Mevlana’nın ölüm gününün hatırası olarak Şeb-i Arus merasimi yapılır; bin yıllık bir çeşmesi vardır bu merasimin adını taşıyan. Konya’da, Mevlana Müzesi’nin önünde.. İşte bu çeşmeyi yıktı bu iktidar. Sorsan, daha güzelini yapmak üzere... Kanal İstanbul için “İstanbul Boğazı’ndan daha güzel olacak” diyen zihniyet bu!
“Hamdım, piştim, yandım” diyen düşünürün; ilk evre kalmış sözde sevenlerine ne desek kâr etmiyor. Başka “kâr”lar peşindeler hep. Başka hesaplar.
İşte bu yüzden; 5 işçinin ölümü... Düzeltelim; öldürülmesi... Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan’ın dün bir işçi direnişini ziyaretinde söylediği “Teknolojinin ne kadar geliştiğini anlatanlar, 17-18. yüzyıl kölelik düzenini dayatıyorlar” sözleridir; geçen ay 128 işçiyi öldüren...
Serbest çağrışımla, “Aldırma 128!” diyen dizeye mi gidelim? Ece Ayhan’a; Meçhul Öğrenci Anıtı’na... Nice fail-i belli insanın anıtsız mezarlarına... Mezarsız nice ölümüze...
Yazının başında dedik; “Ne vakit ölümden söz açsak, aynı yoldan yürüyor sözcükler” diye... “Ölüm Allah’ın emri, ayrılık olmayaydı” diyen halk türkülerini koyalım bir kenara... Bu yazıda geçen geçmeyen canlarımızın hepsi, “Devlet dersinde öldürülmüştür”.
Zonguldak’ta, Roboskî’de, Ordu’da, İstanbul’da, Diyarbakır’da; emri verenleri, sebep olanları, göz yumanları unutursak da kalbimiz kurusun!
Evrensel'i Takip Et