İcabında bağımsız Kürdistan!
AKP’nin çözüm sürecini çıkmaza sürükleyen politikalarının tırmandırdığı gerilim, Gever’de (Yüksekova) iki Kürt gencinin katledilmesine neden oldu. Newroz’dan bu yana silahlar susmuş olmasına rağmen, hükümet/devlet çözümün önünü açacak demokratik adımları atmamakta ısrar ediyor. Gever’deki olay, Diyarbakır’daki Erdoğan-Barzani görüşmesinden sonra çözüm sürecindeki tıkanıklığın aşılması yönünde oluşan beklentinin aksine bir politik yönelime işaret ediyor. Kürtlerin ana dilinde eğitim, KCK tutuklularının serbest bırakılması ve Öcalan’la yapılan görüşmelerin müzakereye dönüştürülmesi gibi taleplerinin karşılanması bir tarafa, her türlü hak istemli eylemi polis terörüne hedef oluyor.
Reşit İşbilir ve yeğeni Veysel İşbilir’in Gever’de katledildiği gün Hakan Albayrak, AKP’nin sesi Star gazetesindeki yazısında “İcabında Bağımsız Kürdistan “ diyordu. Ülkede Kürtler hâlâ sokak ortasında katledilirken, binlerce Kürt siyasetçi Kürtlere ‘statü’ istedikleri için hapishanelere doldurulmuşken “Bağımsız Kürdistan” da ne oluyordu acaba? Ancak yazıyı okuyunca, Albayrak’ın AKP’nin Kürt sorununda uyguladığı politikalarla bir sorunu olmadığı anlaşılıyor. Mesele Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Türkiye arasında imzalanan petrol anlaşmasıymış. Bu anlaşmanın Irak Merkezi (Maliki) Hükümetinin onayı olmadan yürürlüğe giremeyecek olması ve bu itirazın İran-ABD tarafından paylaşılması Albayrak’ı epey rahatsız etmiş. Ankara’nın bu itirazların sürmesi halinde “İnceldiği yerden kopsun, biz de yola bağımsız Kürdistan’la devam ederiz” demesi gerektiğini söylüyor yazarımız. Yetmiyor, Ankara’nın geçmişte Kerkük’ün Kürdistan yönetimine katılmasını sağlayacak referandumu engellemesi nedeniyle pişmanlığını da dile getiriyor: “Kerkük’ün Kürdistan bölgesine katılmasının engellenmesi iyi olmadı; buna hizmet eden Ankara çok yanlış yaptı.” Sonra da ekliyor: “Irak bölünecekse Kerkük’ün Kürdistan’a bağlanmasını bilhassa arzu etmeliyiz. Böylece Kerkük’le komşuluğumuz devam eder ve Kürdistan’ın ilave zenginliği bizim de ilave zenginliğimiz olur.”
Görüldüğü gibi Albayrak’ın bütün derdi Türkiye egemenlerinin Kürdistan petrolünden pay alması. Bunun için gerekirse “bağımsız Kürdistan” konusunda Barzani’yi destekleyelim, diyor. Kürdistan petrolü yüz yıldır Türk burjuvazisinin hayallerini süslese de AKP Hükümeti, Kürdistan Bölge Yönetimi ile yapılan petrol ve doğalgaz anlaşmalarının Maliki Hükümetinin onayı alınmadan (İran ve ABD’ye rağmen) yürürlüğe sokulamayacağını görüyor. Bu nedenle geçen yıl Hewler’deki (Erbil) ‘Petrol Konferansı’na katılması Maliki yönetimi tarafından engellenen Enerji Bakanı Taner Yıldız, bu kez konferansa katılmadan önce Bağdat’a giderek Maliki’nin enerji işlerinden sorumlu yardımcısı Şehristani ile bir görüşme yapmak zorunda kaldı.
Güney’de petrol aşkına “Kürdistan” diyen Albayrak, Kürdistan coğrafyasının en büyük ve kalabalık bölgesinde yaşananlara ne diyor acaba? Mesela Türkiye’de Kürtlerin “özerklik” talebine “evet” diyor mu? Yoksa onların suçu petrollerinin olmaması mı? Güney’de merkezi hükümet ile petrol gelirleri konusunda anlaşamayan Kürdistan Bölgesel Yönetimi ayrılsın da Kuzey’de ulusal hak eşitliği yönünde hiçbir talepleri AKP tarafından kabul edilmeyen Kürtler ne yapsın? Sorular çoğaltılabilir ama Albayrak’ın cevabı değişmeyecektir. Petrol için “bağımsız Kürdistan” denebilir, Kuzey’deki ve Rojava’daki Kürtlerin mücadelesine karşı Barzani ile iş birliği yapılabilir. Hatta ‘kırmız çizgi’ olarak gördükleri Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni Türkiye egemenlerine (ve AKP’ye) zorla kabul ettiren ABD’ye bile kafa tutulabilir. Ama iş Kürdistan’ın bu tarafına; ülkedeki Kürtlerin hak-statü meselesine gelince yüz yıllık inkârcı devlet aklına geri dönülür! O değil de Bölge’ye ‘yeni Osmanlı’cı hevesle yaptıkları seferde atın sırtından düştüklerini ve artık oturup düşünme zamanının çoktan geldiğini Albayrak’a kim söyleyecek?
Evrensel'i Takip Et