Kendini hatırlayan dev
Fotoğraf: Envato
Bizler için epey sıradan bir maç haftası geride kaldı denebilir. Fenerbahçe yine, yeniden geriden gelip son dakikalarda maçını kazandı, Galatasaray Elazığ’ı yendi, Sergen Yalçın’ın Antep’i serisini Trabzonspor karşısında da sürdürdü. Fakat her yer bizim kadar sakin bir haftasonu geçirmiş sayılmaz, özellikle Portekiz.
Türkiye’ye benzer ‘üç büyükler’ yapısıyla dikkat çekse de üçüncü büyük Sporting’in adını git gide daha az duymaya başlamıştık. Özellikle adı son yıllarda başarılarından çok elbise gibi değiştirdiği hocalarla yaşadığı maddi zorluklarla anılan Sporting’in geçen sene Avrupa kupalarına dahi katılamayacak bir derece alması, maddi olarak manevra alanının kalmayıp neredeyse iflas noktasına gelmesi Portekiz’in pratikte geçtiği iki büyükler devrinin resmi ilanı gibiydi.Fakat Mart 2013’te başkan olan Bruno de Carvalho önderliğinde Sporting değişik bir şey denedi. Sadece ve sadece 3 ay içinde geldikleri nokta ise büyük paralar harcanan dönemler de dahil olmak üzere son 9 yılın en iyisi. Sporting an itibariyle Portekiz liginin zirvesinde yalnız. Bunu son olarak gerçekleştirdiklerinde tarihler Ocak 2005’i gösteriyordu, artık alt liglerde mücadele veren Boavista ikinci sıradaydı ve Benfica’nın başında Trapattoni bulunuyordu.
Özkaynak düzeni
Başkan Carvalho yönetimindeki Sporting’in bir anda toparlanmasını sağlayan şey aslında çok basit, cesurca imkanlara göre bir kadro kurmak. Carvalho öncesinde başkanlar artık kulübün boyunu aşan borçlara karşın yurtdışından isimli transferler yaparak Benfica ile Porto’yu doğrudan kas gücüyle yakalamayı amaçlamışlardı. Yeni başkanın yaptığı ilk iş bu stratejiye son verip bol sıfırlı maaş çeklerine sahip isimleri yollamak oldu. Bugün Portekiz liginde liderlik koltuğunda oturan Sporting’de 1 milyon avro üzeri para kazanan sadece bir oyuncu var, orta saha Adrien. Kulübün zaten alameti farikası olan futbol akademisinden yetişen gençlere fırsat vermeyi sağlayan Sporting’in bu yaklaşımıyla olgunlaşan ilk meyvelerinden birisi bugün Galatasaray forması giyen Bruma’ydı. Kendilerine liderliği getiren Gil Vicente deplasmanında aldıkları galibiyeti ise William Carvalho, Andre Martins gibi isimlerin de dahil olduğu 6 akademi mezununun yer aldığı bir kadroyla aldılar.
90’lardan itibaren Porto’nun yükselişiyle birlikte zemin kaybeden Lizbon liderliğinde Sporting aslan payını kaptıran ekip olmuştu. Ligin 12.haftası sonunda gelen bu liderlik elbette onlar için çok değerli fakat Sporting taraftarları da oyuncu kalitesi bazında Porto ile Benfica’nın dengi olmadıklarını biliyorlar. Buna rağmen Leonardo Jardim yönetiminde iki rakibinden de çok gol atan, daha çok maç kazanan bir takım oluşturmayı başardılar ve ortaya koydukları oyunun kalitesi iki ezeli rakiplerinden aşağı değil. Bu sezon Avrupa kupalarında yer almamayı da yerel bir avantaja dönüştürmeyi başaran yeşil-beyazlıların nereye kadar gidebileceğini göreceğiz ancak Portekiz futbol tarihindeki ‘üç büyükler’ kavramının altını dolduracak bir mücadele ortaya koymaları ve bunu başarı olarak sahaya yansıtabilmeleri en az sezon sonu alacakları derece kadar önemli. Kimbilir, belki de birkaç ay sonra geçen sene ha battı ha batacak dediğimiz Sporting’in şampiyonluk şansını değerlendiriyor olabiliriz.
- İbrahim Coşkun ve heyecan 14 Ocak 2014 00:11
- Aralıklar kiminse Mayıslar da onun mu? 24 Aralık 2013 00:06
- Kura değil tombala! 17 Aralık 2013 00:21
- Dürüstlük ve cadı avı 03 Aralık 2013 00:44
- Fevzi Tuncay'ın gösterdikleri 19 Kasım 2013 07:19
- 'Çile'nin 14. yılı 12 Kasım 2013 07:17
- Çıkan oyuncu Muslera 05 Kasım 2013 07:58
- Başka bir Kıbrıs futbolu mümkün 29 Ekim 2013 07:35
- Kopenhag kriterleri 22 Ekim 2013 09:27