10 Aralık 2013

Paketlenen demokrasi

DİĞER YAZILARI

Başta iktidar olmak üzere ülkede siyaset yapanların demokrasiyi kavrama anlayışı uluslararası bilimsel tanımlara hiç ama hiç uymuyor. Bizdeki anlayış genellikle kendimize göre yonttuğumuz, demokratik rejimlerin tüm prensiplerini hasıraltı eden, bir yönetim biçimi. Tek adamlı tek partili bir baskı rejiminin üstüne örtülen bir şal demokrasi. Hele örtüyü kaldıragörün, bakın altında neler neler var. İşinize gelirse elbet. Korku iklimi yansımalarından, siyaset-sermaye ilişkilerinin giriftliğinden, medyanın dayanılmaz hafifliğinden kendinizi sıyırabilmişseniz eğer doğru tanıyı koymakta gecikmezsiniz. Şöyle diyebilirsiniz; bu olsa olsa içeriği yeni baskılara gebe sımsıkı paketlenmiş bir demokrasi müsveddesidir. Çağdaş dünyada kullanım süresi çoktan dolmuştur.
Gelecek kuşağın tarihçileri sanırım içinde bulunduğumuz siyasi günleri AKP’nin sonu gelmez ilginç yasa paketler dönemi olarak niteleyecekler. Ve de mutlaka soracaklar: Parlamentoda büyük çoğunluğa sahip bir siyasal parti ülkeyi nasıl bir açık hava hapishanesine çevirebilir? Hukukun üstünlüğü ilkesine ters düşen bir adalet sistemi olabilir mi?  Yargıya güvenin azaldığı bir toplumda temel hak ve özgürlüklerin gelişmesi mümkün müdür? Düşünceyi ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşleri gibi bireyin en doğal haklarına neden ket vurulmuştur? Meslekleri gereği eleştiri haklarını kullanan yazar, sanatçı, gazeteci, akademisyenler üzerindeki baskılar, tehditler çağdaş demokratik rejimlerle bağdaşır mı? Aynı coğrafyada soluk alıp veren halklar arasında ayrımcılık güden, mezhepler, dini inançlar ve inançsızlıklar arasında kayırıcı tutum alan iktidarların 21.yüzyılda var olması yadırgatıcı bir durum değil mi? Yasalara uygun kurulmuş tüm siyasi partilerin parlamentoda temsilini önleyen yüzde onluk seçim barajını kaldırmak yerine az oy alan partilere hazineden para dağıtmanın demokrasi kültüründe yeri olabilir mi? Günümüz üzerine araştırma yapacak gelecek kuşak sosyologların, siyaset bilimcilerin de işi oldukça zor anlayacağınız. Hem bu sorular daha ne ki…  
Türkiye’de şimdilerde yaşanan süreç gittikçe güçleşiyor ve karmaşık bir hal alıyor. İktidarın kamuoyunu meşgul eden  gündem stokları giderek tükeniyor. İç politikada, dış politikada, ekonomide sıkıntıları saklamak, saptırmak artık mümkün olmuyor. Üstelik haber saklama, örtme konusunda uzman kesilen ana medyaya rağmen… Medya demişken halklardan gizlenen gerçekleri gün ışığına çıkaran gazetecilerin vatan haini ilan edilmeleri bir demokrasi ayıbı değil midir? Kamuoyunun doğru, yansız ve öncelikli haber alma, bilgilenme hakkı demek olan basın özgürlüğünde neden dünya sıralarında alt sıraları boyladığımızı bu tutum bir kez daha ortaya koyuyor. Şeffaflığın olmadığı, iç ve dış siyasetin halkla paylaşılmadan, çoğu kez parlamentoyla bile paylaşılmadan sürdürüldüğü bir rejimin adı demokrasi olabilir mi? Suç işleyen polisini, memurunu, bürokratını koruyup kollayan siyasetçilere halkların güveni kalır mı? Bırakın cemaat AKP kavgasını siz öğretimde, sağlıktaki keşmekeşe bakın. Adi suçlardaki önlenemeyen yükselişe bakın. Kadının adının unutturulmaya çalışıldığı erkek egemen toplumumuzda kadın cinayetlerini sorgulayın. Sendikalarda oynanan iktidar tiyatrosunu izleyin. İzleyin ki emekçilerin hak arama kapılarının nasıl bir bir kapandığını görün. Uzun tutukluk konusunda, ortada AİHM kararları da olduğu halde, Anayasa Mahkemesinin niçin şimdiye dek beklediğini de irdeleyin. Kürt ve Ermeni sorunsalları üzerinde de durun. Açılımları atılan adımları gözden kaçırmayın. Hele de ülkede hızla yükselen ırkçılığı ve yaygınlaşan nefret söylemlerini de not edin bir yerlere. Tarihe not düşmek iyidir. Zaten sırf bu yüzden yazıp çizmiyor muyuz?

İşte sevgili okur, paketlenmiş demokraside naçizane gördüğüm manzara bu. Sürç-ü lisan ettikse af ola…

Evrensel'i Takip Et