10 Aralık 2013 00:39

30 Mart 2014’te referandum var!

30 Mart 2014’te referandum var!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Referandum, Fransızca kökenli bir kelime olup, Türkçe karşılığı, halk oylaması. Türkçe Sözlük’te; “Halkın türlü siyasi ve toplumsal sorunlar karşısında olumlu veya olumsuz görüşünü belirlemek için başvurulan oylama” olarak tanımlanmış. Aynı grupta bir de özel bir içeriği olan plebisit kelimesi var. O da, “Devletler hukukunda bir ulusun hangi devlete bağlanacağıyla ilgili oylama” anlamında kullanılıyor. Bu yazıda referandumu halk oylaması, halk oylamasını da referandum karşılığı olarak kullanacağız.
Sayıları çok olmasa da bu köşenin okurları Mart 2014’te yapılacak olan yerel seçimlerle ilgili ilk değinmemi seçimlerden yaklaşık 12 ay önce, 2 Nisan 2013 tarihli yazımda, ayrıntılı bir değerlendirmeyi ise ‘yerel seçimlere 250 gün kaldı’ başlığıyla, 23 Temmuz 2013 tarihli yazımda paylaştığımı -hafızalarını zorlarlarsa- anımsayacaklardır. Yaklaşık sekiz aydır her fırsatta 30 Mart 2014 yerel seçimlerine değinirken, bugün, aynı tarihte referandumun nereden çıktığını doğal olarak soracaklardır. Sorulmasa bile en azından kuyuya attığım taşın nedenini paylaşmak istiyorum.
AKP Hükümeti, özellikle de Başbakan Erdoğan, Eylül 2010 tarihindeki referanduma giderken kurduğu “ittifakları”, 2011 genel seçimlerinin öncesinden başlayarak, korumak için özel bir çaba göstermemeye başladı. Devamında da hem ‘yetmez ama evetçiler’i hem de ‘evetçiler’ içindeki, kendi çevresi dışındaki dindar ve dinci grupları dışlayan tutumlardan kaçınmadı. Hatta, sonuncusunu dershane kapatma başlığında da gördüğümüz, kamuoyunda da yer alan açık çatışmalara bile girdi.
Yakın zamana kadar önümüzdeki dönem için seçim takvimini, Mart 2014’de yerel seçimler, Haziran 2015’de genel seçimler ve arkasından da cumhurbaşkanlığı-başkanlık için halk oylaması sıralamasıyla biliyorduk. Bununla birlikte, son birkaç hafta içindeki gelişmeler seçim takvimde yapılması olası değişikliklerin ipuçlarını sunuyor. Haziran İsyanı’nın ardından önce kendisine oy vermeyenlere-diğer yüzde elliye- karşı başlattığı “saldırı” sonrasında kendi yüzde ellisinin içine de yansımaya başladı. Bir yanda Suriye, diğer yanda Kürt sorununun siyasi çözümüne yönelik müzakere süreci, diğer bir yanda ise ekonomideki daralma ve ülke siyasetinin diğer alanlarındaki gerilimler çığ gibi büyüyor. Bu büyüme önceki dönemlerde olduğu gibi, sürecin Başbakan Erdoğan tarafından tam kontrolünü engelleyebilecek düzeyde. Başbakanın da bu durumun farkında olduğunu, o nedenle, en azından birkaç ay öncesinde gündeminde olmayan yeni planlamalar yapmakta olduğunu söyleyebiliriz.
Başbakan Erdoğan, daha önce yapmadığı biçimde belediye başkan adaylarını değişik zamanlarda açıklamayı tercih ediyor. Bunlar arasında Gaziantep, Hatay ve Diyarbakır adayları dikkat çekici. Henüz İzmir adayını açıklamamış olmakla birlikte(5 Aralık), bakanlar arasından üçüncü adayını İzmir için açıklaması kuvvetle muhtemel. Türkiye siyasi tarihinde bir benzerini bulamadım. Kabinenin üç üyesi partilerinin büyükşehir belediye başkan adayı olacak. Bu tutumdan hareketle bir saptamaya yer vermemiz gerekiyor; bakanların adaylığı, toplumsal hafızada yakın zamana kadar var olan “muktedir Erdoğan-AKP” algısının dayandığı nesnelliğin bugün için belirgin bir zafiyete uğradığını ortaya koyuyor. Bu durumun nedenlerini öngörmek için tek bilinmeyenli bir denklem kurmak elbette ki yeterli olamaz. Ancak, AKP yerel seçimlerden ne pahasına olursa olsun güçlenerek çıkmak istiyor. Bu hedefe ulaşabilmek için de hiçbir ‘fedakârlık’tan kaçınmıyor. Görünen o ki alacağı sonuçlara göre, gerekirse seçim takvimini yeniden belirleyecek.
Bilindiği gibi, halk oylamasında sonuçlar, toplam oyların yüzde ellisinden bir fazlasını alan lehine kabul edilir. Bununla birlikte, 30 Mart 2014 halk oylaması sonuçlarını ne bu türden ne de son seçimlerdeki oy oranlarıyla karşılaştırarak belirlemek mümkün olmayacak. Bundan önceki seçimlerde görüldüğü gibi, seçmen davranışı yerel ve genel seçimlerde birbiriyle birebir örtüşmüyor. Genel seçimlerdeki partili tutumu, yerel seçimlerde değişebiliyor. Bu nedenle, karşılaştırma 2011 genel seçim sonuçlarıyla yapılamayacak. Bunun yanı sıra, 2009 yerel seçimleri sonrasında, Temmuz 2010’da, seçim bölgelerini büyük ölçüde değiştiren il ve ilçe sınırlarının yeniden düzenlemesi de yapılmıştı. Büyükşehir belediyesi sayısında artış da yapıldı. En azından bu iki nedenle karşılaştırma için son yerel seçim sonuçları da kullanılamayacak.
Peki 30 Mart 2014’teki halk oylamasının kriteri ne olacak? Görünen o ki, Başbakan, AKP’nin kaç büyükşehir, kaç belediye başkanlığı kazandığı üzerinden propaganda yapmaya çalışacak. Bu kriterin meşruiyeti de tabii ki yandaş TV ve gazeteler aracılığıyla sağlanacak. Kısa süre sonra da genel seçimler 2014’e alınabilecek. Sonrasında?
Bu soruya yanıt aramaktansa, 30 Mart’a bütün bunları görerek yürümek hem kolay hem de akla uygun olanı değil mi? Ne dersiniz?

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa