Hekimliğe başlarken: O yıllar
Fotoğraf: Envato
Yaklaşık çeyrek asır geçmiş üzerinden. Zorunlu hizmet yıllarının ilk göz ağrısı; Anadolunun kadim dillerinden kalmış bir köy adı: Pöske. Ermenice mi yoksa Rumca mı? Sormak o yıllarda ne mümkün? Ama yakın köylerden birinin adı ile sonradan yeniden karşılaşmıştım: Bandula
Bilge Umar hocanın Anadolu’da Yer Adları kitabını okumaya başladığımda ilk önce elim fihriste uzanmıştı: Pöske / Bandula... Pöske’nin kökeni benim için sır olarak kalsa da Bandula’nın Luwice olduğunu yıllar sonrasında öğrenebilmiştim. Luwice; Anadolu’nun en eski dillerinden, hatta Hititçeden de eski...
Bizim nesil üniversite yıllarını işte böylesine geçmişinden, halkından kopartmaya çalışılan faşist iktidar yıllarında geçirdi. 1402’lik hocaların uzaklaştırıldığı bir dönemde binlerce yıllık yer adlarını değiştirenlerden başka ne beklenirdi ki? O ırkçı / şoven zihniyet artık yeryüzünden silinmiş Luwice’ye dahi tahammülsüz kalıp adını Eskiyol kılmıştı. Pöske içinse kaderinde Yeniyol olmak varmış.
Altı koca yıl tıp okuyan bizlere ülke sağlık ortamı nerede ise hiç anlatılmadı. İlk görev yeri o nedenle daha bir sıkıntılıydı. Hatırlıyorum, Kelkit’in Pöske köyüne atamam yapıldığında iki büyük koli ilaç ve tıbbi sarfiyat malzemesi temin ederek gitmiştim. O yıllarda daha bir kullanılan “mahrumiyet bölgesi” tıbben kafamda öyle şekillenmişti öncesinde.
Hayatımda ilk kez “uyuz” salgını gördüğümde toplu ilaç temin edip köy okulunu iki günlüğüne tatil etmiştim. Ama mevzuat efendi öyle değilmiş. Tıbben doğru usulen sıkıntılı mevzulara ilk adımdı belki de bu.
Bir başka gün, İzmir’den yanımda getirdiğim tek kullanımlık enjektörler bittiğinde sağlık ocağı kapısına “muayene ücreti” tanımlayıp aklımca enjektör için kaynak yaratmıştım. O yıllarda sağlık kurumlarında halen cam enjektörler kaynatılarak enjeksiyon işlemi yapılmakta idi. Bu yöntem başta sarılık birçok bulaşıcı hastalığa davetiye çıkarıyordu. Nereden bilebilirdim ki sağlıkta özelleştirmelerin bu iyi niyetli tekil çabalarla kendine ortam yaratacağını?
Köye ilk ziyaretimde şaşırmıştım. Sağlık ocağı ve okul dahil tüm köyde kanalizasyon yoktu. Bazı evlerde foseptik bile düşünülmemişti. Öyle bir ülke ki en uzun süreli eğitimi tanımladığı tıp öğrencilerine dahi eğitim aşamasında bunları anlatmamıştı. 12 Eylül 1980 sonrası tıp fakültelerindeki toplum sağlığı bilim dalları kapatılmıştı. Halk sağlığı bilim dalları ise içi boşaltılarak özünden uzaklaştırılmış durumdaydı. Seksen öncesinin Ege Tıp’ta mezuniyet öncesi gelenekselleşmiş Anadolu turu ise artık yasaktı. Diyebilirim ki o ara kuşak filmlerden aşina olduğu Amerikan köylerini kendi köylerinden daha iyi bilmekte idi.
Tıp fakültesinde ilk sosyal etkinlik beş yıl aradan sonra Özentürk’ün At filmi olunca gerisi yine yasak olarak devam etmişti Yıl 1985, Ege Tıp...
Ya şimdi nasıl tıp fakülteleri ve yeni mezunlar derseniz, onu da size bırakmak isterim. Söyleyebileceğim tek cümle “zorunlu hizmetin” oradan çıkabilmek için kütüphaneye evrilip TUS sınavına hazırlanıldığı, sınavda ise hangi eğitim kli-niği daha iyidir yerine hangisinde performansa dayalı ücret daha fazladır diye sorulduğu bir iklimdeyiz artık. İçinde ne yazık ki insan yok!
Sağlıcakla kalın.
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26
- Yapay zeka insan haklarından neden korkar? (1) 23 Eylül 2024 04:29