Bir kez daha memleketi kurtardılar!
Fotoğraf: Envato
Gazetemizin dün İnsan Hakları Günü vesilesiyle bir kez daha yansıttığı, AKP iktidarının 10 yıllık çabasının sonucu oluşan insan haklarının karanlık tablosunu, CHP Milletvekili Mustafa Balbay’ın tahliye edilerek özgürlüğüne kavuşması da aydınlatmaya yetmez. Nitekim Balbay, Türkiye’yi dünyanın en çok siyasi tutuklu bulunan ülkeleri arasında açık ara birinci sıraya taşıyan, binlerce siyasi tutuklu içinden sadece birisiydi. Ve Balbay’ın Anayasa Mahkemesinin de araya girerek tahliyesinin sağlanması; eğer binlerce siyasi tutuklunun tahliyesinin önünü açarsa, yukarıda ifade edilen karanlık tablonun az çok aydınlanmasına bir katkı yapabilir.
“Yetmez ama evet”çi ya da “uzun tutukluluk süresi” tartışmasına bir ucundan katılan, ama kurulan özel yetkili mahkemeler düzeninin savunucusu, bakanlar, milletvekilleri, gazeteci erbabının bu tahliye vesilesiyle sistemi aklama çabaları da İnsan Hakları Günü’nde yansıyan bu tablodaki gerçeklerin üstünü örtemez, örtememeli de.
Şu açık ki, Balbay’ın tahliyesi üstünden gürültülü bir sistem savunuculuğu yapılacaktır. Ancak insan hakları tartışmasının çok yönlü tartılmasının yapıldığı şu günlerde, en önemli insan haklarından sayılan insanların ulusal kimliklerini, bu kimlik üstünden doğan haklarını reddetme; bu hakkı savunanları vatana ihanet etmek, ülkeyi bölmek… olarak gösterme hezeyanı da siyaset dünyasındaki baş sorun olarak siyasal gündemdeki yerine koruyor.
Nitekim son günlerde bu hak tartışması, meydanlarda “Kürt kimliğini tanıyoruz” diye nutuk atanlar tarafından, Kürtlerin vatanını tanımamama olarak, “Kürdistan” sözcüğü üstünden Mecliste kavgalara yol açtı. Ve bütçe raporuna Kürdistan sözcüğünün girmesi karşısında, aralarındaki bütün o kan davasına dönüşen ayrımları bir kenara bırakan üç parti (AKP, CHP, MHP) bu birleşip memleketi bir kez daha uçurumun kenarından aldılar; bir kez daha Türkiye’nin ortadan bölünmesini önlediler!
Üç partinin birleştikleri konu BDP’li vekillerin Bütçe Raporu’na koydukları “muhalefet şerhinde” geçen Kürdistan sözünün rapordan çıkartılmasıydı. Ve üç parti birleşerek, “Kürdistan”ın rapordan çıkarılması ve raporun vekillerden toplanarak imha edilmesine, “Kürdistan”sız olarak raporun yeniden basılmasına karar verdiler! Kararın gerekçesi ise, BDP’li vekillerin “muhalefet şerhinde” söylediklerinin, özellikle de “Kürdistan” sözünün “Anayasanın değdirilemez maddelerine” aykırı olması! Çünkü Kürdistan demek, Türkiye’yi bölermiş!
Oysa bir ay önce, Başbakan Diyarbakır’da “Bu bölgelere Kürdistan deniyor”; “Mustafa Kemal’de böyle demişti. Birinci Mecliste de Kürdistan dendi; onlarda mı bölücüydü?” diye muhalefete yükledikten sonra, artık Kürdistan demenin daha fazla rant getirmeyeceğine karar vermiş olmalı ki, önceki gün Başbakanın emriyle oturup kalkmakla ünlenen AKP’li vekiller, CHP ve MHP milletvekilleriyle de birleşerek, Kürdistan sözünü Meclis belgelerinden çıkardılar!
Aslında Mecliste dokunulmazlığın fiilen kaldırılmasıdır bu. Çünkü dokunulmazlık; vekillerin fikirlerini, kimseden korkmadan, çekinmeden açıklamaları, halkın başka araçlarla yayımlanamayan fikirleri de duymasını sağlamaktır. Ancak Meclis çoğunluğu, Meclisteki konuşmalara sansür koyarsa, konuşmayı engelleyemediğinde belgelerde muhalefetin önerisini ve eleştirisini, raporlardan, tutanaklardan çıkarırsa, bu vekile sansür, vekil dokunulmazlığının fiilen ortadan kaldırılmasıdır.
Kürdistan tartışması bir kez daha göstermiştir ki, özgürlükler ifade özgürlüğü sadece sıradan vatandaşlar için değil, Meclisteki vekiller için de bir sorun olmaya devam etmektedir.
Bu yüzden de vekillerin tutuklu olması, beş yıldır içeride tutulan bir vekilin serbest bırakılmasına sevinilmesi, siyasi tutukluların binlerle ifade edilmesi, basın ve ifade özgürlüğü açısından Türkiye’nin dünyada son sıralarda olması bir rastlantı değildir. AKP’nin ülkeyi getirdiği yerdir burası. Ve onun ifade özgürlüğü anlayışı da sadece “Yasada yasak olmayanları söyleme özgürlüğü”dür.
Aksi halde memleket bölünür; ortalığı fitne fücur kaplar!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00