14 Aralık 2013 00:09

Uslarla konuşmalar

Uslarla konuşmalar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bugün de usla konuşacağım. “Siz herkese us dağıtırken kendinize bir bakın” dediğim başka uslarla ama. Yıllardır yaptığım gibi usul usul ve uslu uslu.
     Kasım ayının son günü ülkenin çakma başkenti İstanbul’ da Kartal ve Kanarya simgeli iki büyük ayaktopu takımın karşılaşması bol gollü bir yenişmezlikle sonuçlanmış, herkes öve öve bitirememiş, yere göğe sığdıramamış, “dünya derbi görsün” haykırışlarıyla taçlandırmıştı ya. İşte onun sonrasındaki kimi uzman görüşlerini ekleyeceğim geçen haftaki yazımın ardına. Onlarla konuşacağım yani.
     Yanlısına, yansızına göre karşılaşma soluk kesiciydi, çok güzeldi, bitmesindi. Baş yorumcu  Toroğlu “ ‘Muhteşem maç oldu. Futbol adına her şey var’ diye kendimiz kandırmayalım”  diye ekleme yapıyordu “Ancak kalite yok”  diye girdiği sözüne. Bir karşılaşmada tek yanlı çok gol olması gibi, iki yanlı çok gol olmasının nitelik ya da niteliksizlik belirtisi olacağı topuna girmek istemiyorum ben, onca uzman varken. Ancak, çok gol varsa ortada bir sorun vardır gerçeğini de göz ardı etmemek gerekir diye düşünüyorum.
     Ben düşünürüm öyle. Önemli olan uzmanların ne düşündüğüdür. Onlar da uzmanlıklarının gereği çok değişik düşüncelerdeydiler. “Pektemek’in eline çarpan pozisyon için de penaltı beklediler. Bunun benzerleri oldu. Böyle penaltı olmaz”  dese de Toroğlu “ Mustafa Pektemek’ in pozisyonu penaltı”  görüşündeydi ayaktopunun Dilmen’ i. Yeşil alanlardan sonra TRTekranlarının  Gezer’ i de Dilmen gibi düşünüyordu. Aynı Gezer, Kuyt’ın Tolga’ya yaptığı denetimsiz güç kullanımını yavaşlatılmış çekimlerle doğrularken, Toroğlu “…faul falan yok” diyordu. Toroğlu’ nun göremediğini, Gezer’in yavaşlatılmış çekimlerde görebildiğini Sarı Siyahlı adam çıplak gözle görmüşse hakem eskilerine gözlük önermek gerekir diye düşünüyorum.
     Ne yapayım düşünüyorum işte. Her topa girmeyeyim diye de çabalıyorum; ama olmuyor. Güzel bir orta gelince dayanamıyorum. Benim de gençliğimde sokak arasında oynamışlığım var ne de olsa. Hem her topa giriyorum da sayılmaz. Salt düşünüyorum. Başkaları gibi. Ama onlar benim düşündüğüm gibi düşünmüyorlar. Çünkü, güzellikleri de görmüyorlar. Böylesine güzel bir karşılaşma olunca, o karşılaşmanın güzel adamları da olacaktır kuşkusuz. O adamları bulabilmek için de “O güzel gözlerle bakmasını bilmek” salt kendini değil başkalarını da yakmamak gerekir de. İşte bütün ayrıntı o iki harfli “de” de..Bir başka güzellik vardı sanki orada. Bir derin anlam. Onu da anlatacağım; ama başka yazıda. Ben başka şey düşünüyorum şimdi, demek ki varım, öyleyse sınırlı sorumlu alanımda düşüncemi söyleyebilirim. Bu da topa girmek olarak algılanmasın yani . Ne demiştim biraz önce ya da Ali İhsan Varol’ un deyişiyle yukarıda, “O güzel gözlerle bakmasını bil..”  Güzel annem bana böyle severdi beni. Sonra da  “ Sade kendin yanma yakmasını bil” derdi. Gerçi, vadideki kurtların deyişiyle “içimdeki o uslanmaz insan sevgisiyle yanan hep ben oldumsa da” o güzel gözle baktığımda  bir güzellik de gördüm o yeşil alanda.
     Düşüne düşüne geldim sona. Benim düşünme ve düşündüklerimi erkinlikle söyleme alanıma. Adını andığım, yorumlarına değindiğim insanlara bakınca ne yaparsa yapsın Sarı Siyah giysili yönetici adamın ve arkadaşlarının haklı olduklarını düşünmek zorunda kalıyorum. Evet, bu zorunluluktur. Nerede otururlarsa otursunlar, onlarca metre belki de kilometre öteden, bu adamın burnunun dibinde, gözünün önünde olan olayı yorumlamaya kalkmaları ve bunda da çeşitlilik yaratmaları böyle bir zorunluluğu doğuruyor ne yazık. Düşünüyorum da bir halı saha karşılaşmasında  bunların biri orta diğerleri yardımcı konumunda oyunu yönetmeye kalksalar birbirlerine girerlerdi sanırım akcamda yaptıkları gibi.  Herkesin doğrusu olduğunu; ama doğrunun bir olduğunu yadsıyarak hem de.
     Bu durumda ben de bir şaşkınlık yaratıyor, Mert Aydın’ın dediği gibi de geri alamıyorum şaşkınlığımı.  O, o büyük karşılaşmayı yazarken başlardaki şaşkınlığını “Oyun başladıktan sonra geri aldığını” yazmıştı da ben de geçip gitmeyen bir ek şaşkınlık yaratmıştı. Şaşkınlık dediğin de an gelir geçerdi de nasıl geri alındığını düşündürücüydü.
     Düşünüp dururken böyle bir konuşmam oldu işte o uslarla...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa