Mandela toprağa veriliyor
1918 Haziranında Rolihlahla Adıyla aslında vatandaşı bile olmadığı bir ülkede dünyaya geldi. O zamanlar bu topraklar Güney Afrika Birliği adıyla anılıyordu. Ve İngiliz imparatorluğunun bir parçasıydı. Dünya onu Nelson diye tanıdı. Bu ismi ona çok sevdiği öğretmeni vermişti.
Uzun soluklu 95 yıllık bir hayattan sonra Mandela atalarının yanına döndü. Mandela doğumu ve ölümü arasında muhteşem bir ömür geçirdi. Aşkla, devrimle, mücadeleyle, direnişle, hapiste ve özgür geçen bir hayat.
O öldükten sonra Amerikan basını onu Afrikalı bir insan hakları lideri, muhtemelen kafasının etrafında beyaz bir hale olan 4. Martin Luther King gibi tasvir etti. Bir Amerikan başkanı haksız yere hapse atıldığı için özür diledi. Gerçekte, onu bir King ya da Malcolm gibi tasvir etmek tehlikeli bir hedef saptırmadır. O ikisi de değildi. Kendisiydi. Bir Afrikalı, bir avukat, mümkün olduğunca yasal, olmadığında yasadışı her tür imkanı kullanarak Afrikalıların hayatlarını cehenneme çeviren bir sisteme direnen biri. Bir devrimci, silahlı bir gerilla, bir gerilla ordusu komutanı, Afrika ulusal kongresi lideri.
Güney Afrika Hükümeti 1948den sonra ancak paranoyak insanların onaylayabileceği terör ve işkencenin meşru hale gelmesini sağladı. Ulusal partinin zincirleri altında hükümet beyazlara ayrıcalık, siyahlara daha fazla kölelik getiren bir dizi yasa çıkardı. Güney Afrika yasallaştırılmış beyaz ırkçılığının vücut bulmuş şekline dönüştü. Bu körlemesine vahşi sistem prensipte siyah iş gücünün suyunu sıkmak ve sömürmek için geliştirilmişti. Afrika’da hayata şiddet, acı ve korku getirdi. Ekonomiden eğitime, sağlıktan çalışma hayatına ve hatta aileye kadar Afrika hayatının her alanını yozlaştırdı.
Doktor Mandela tüm bu ilişkilerin ötesini görebilen bir liderdi. Bugün Güney Afrika halkı Amerika dan sonra en eşitsizlik örneği ekonomiye sahip. İngiliz imparatorluğu tarafından göz konulan bir toprakta soylu bir klanın çocuğu olarak dünyaya gelen biri ırkçılık ve ayrıcalığın kol gezdiği bir ulusu yepyeni bir geleceğe taşıdı.
Politik suçluların meclise girmesine izin verdi. Bu tür dramlar hayalleri gerçek yaptı, kaybedilenlerin yerine yenileri koydu ve doğru zamanda doğru şeyi yapmanın önemini hatırlattı. Apartheid gitmiş olabilir, fakat ayrıcalık nosyonu hâlâ canlı. Milyonlarca Güney Afrikalı için özgürlüğe giden uzun yürüyüş halen devam ediyor.
Evrensel'i Takip Et