16 Aralık 2013 00:41

Basbayağı bizi yiyorlar aga!

Basbayağı bizi yiyorlar aga!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Paylaşılan pasta eskisi gibi değil.
Artık küçülüyor.
Şöyle ki… 2008 yılından bu yana ekonomi yüzde 3 düzeyinde büyüyor. Oysa AKP’nin iktidar olduğu 2002-2007 yılları arasında ekonomi yıllık ortalama yüzde 7 civarında büyüyordu.
Son 5 yıldır pasta küçüldü. Üstelik küçük kalmaya da devam edecek.
Kavga kızışıyor!
Hem sınıflar arasında (Patronlar-işçiler)… Hem de sınıf içi (Sermayedarların kendi aralarında) paylaşım kavgası şiddetleniyor.
Ekonomik büyümedeki düşüş hızının birinci nedeni Türkiye’nin ekonomik modelinin tıkanmış olması…
İkinci sebep dünya ekonomisinin eskisi kadar büyümeyi desteklememesi…
Dünya ekonomisindeki koşullar önümüzdeki yıllarda da elverişli olmayacak.
Önümüzdeki yıllarda pasta kavgası daha sert geçecek yani!
Patronlar arasında bize yakın olanlar-olmayanlar ayrımını giderek artıran hükümet… “Ne istediniz de yapmadık” dediği Cemaatin “iş adamlarına” da daha sert dirsek atacak.
Bugünlerde AKP ile Gülen Cemaati arasında sertleşen iktidar kavgasının ekonomik alanda yaşanmaması beklenemez her halde!

KAVGA ETMENİN TAM ZAMANI!
Patronlar arasındaki kavgadan bize ne?
Kendi pastalarını büyütmek için işçilerin emekçilerin pastasının küçültüleceği bir ortamda her halde işçilerin sadece izlemekle yetinmesi salık verilemez.
Dışarıdan ucuz döviz gelsin… Ucuz işçilikle ucuza üretilsin… Krediler yardımıyla tüketim artsın ve ekonomi büyüsün modeli tıkandı.
ABD Merkez Bankası FED’in aralık sonuna doğru alacağı kararlar, yabancı kaynak akışını iyice azaltacak!
Hükümet karşılığında faizi arttıracak.
Faiz oranlarındaki düşüş bütçedeki faiz yükünü azaltınca, hükümetin eli ne çok rahatlamıştı. Önümüzdeki günlerde AKP’nin çalışan kesimlerin taleplerini karşılama imkan ve araçları daha da az olacak.
2014 bütçesinde asgari ücret ve memur maaşları artışı çok düşük tutulmuş!
Yükselen kent ve genç işsizliği…
Gelmesi kuvvetle muhtemel elektrik ve doğal gaz zamları…
Borç yükü 350 milyar TL’ye yaklaşan aileler…
2014 daha zor, daha yoksul geçecek.
Kavganın tam sırası değil mi?

KAVGADA BİR SİVİL DİKTA!
Kızışan kavgada halkın da, işçi sınıfının da karşısına sert bir şekilde dikilen bir iktidar var artık!
Geçen haftaki şu gelişmeler sivil bir diktanın perçinlenmesi değil de ne?
Bütçe görüşmelerinde Sayıştay raporları ortada yok! Hükümet raporları Meclise getirmeyip, Meclisin denetim yetkisini gasbediyor.
Halkın parasını nereye harcadığının hesabını
vermiyor.
Yetmedi!
Resmi Gazete’de kamu kurumlarının mali tablolarını 3 yıl daha Sayıştaya vermemesinin önü açıldı.
Kamu üç yıl daha mali olarak denetimsiz kalacak.
Cumhurbaşkanı dahil kimsede olmayan bütçeyi yapma ve denetleme yetkisini parlamentonun elinden almak darbe değil de nedir?
Tam da, “Bu hakkı kendinizde nereden buluyorsunuz?​” diye soracaktık ki… Cevap, hükümetin yasalaşması için Meclise geçen hafta sevk ettiği tasarıdan geldi.
Hani şu sır rejimini devreye sokacak tasarı!


ERDOĞAN BAŞKANLIĞINDA DARBE KONSEYİ!

GEÇEN hafta yasalaşması için Meclise sevk edilen tasarıya göre… Nelerin devlet sırrı olacağına Başbakan başkanlığındaki 5 kişilik bir kurul karar verecek.
Tasarı 12 Eylül Cuntası’nın, 5 kişiden oluşun Milli Güvenlik Konseyini hatırlatacak cinsten!
Efendiler nelerin sır olacağına karar verecekler. Sonra bu sırlar 50 yıl saklanacak ve mahkemelere bile verilemeyecek.
Açıklayana da 6 yıl hapis gelecek.
Devlet suçlarının gizlendiği Susurluk raporunun gizli bölümleri…
Uludere katliamı…
MİT’in fişlemeleri…
Devletin işlediği daha birçok suçların, kanıtları olan bilgi ve belgelerin üzerine sünger çekilecek.
Ne güzel!
Milli İstihbarat Teşkilatı, PTT’yle, hava yollarıyla, hastanelerle gizli protokoller imzalayıp, insanların kiminle nereye seyahat ettiğinden, kan tahlilinde ne çıktığına kadar kayıt altına alsın… Tüm bunlar sır olsun, haberleştirilemesin.
Vatandaşlara ‘terörist zannettik’ denilerek bomba yağdırılsın emri veren devletin en yetkili kişileri devlet mahremiyeti kapsamında korunsun.
Sittin sene de hesabını vermesin!


BU TEHDİT HEPİMİZE!

BAŞBAKAN ‘sır’ tasarısı yasalaşana kadar da eli kolu bağlı durma niyetinde değil!
MİT ve MGK ile birlikte, MİT fişlemelerini haberleştiren gazeteciler hakkında suç duyurusunda bulundu.
Başbakan suç duyurusuyla da yetinmedi… Ola ki bu suç duyurusunu işleme koymayabilecek olan savcıları ‘Anayasa suçu işlemekle’ peşinen itham etti.
Şimdi bunlar halkın haber alma hakkının gaspı değil mi?
Devletin suçlarının halktan gizlenmesi için gazeteciliğe açık bir tehdit değil mi yapılan suç duyurusu?
Ucu hepimize dokunan bu gelişmeler karşısında, “Yesinler birbirlerini” demekle yetinebilir miyiz?
Şeffaf olmayan, hesap vermeyen…
Sittin sene ‘sır’ adı altında dokunulmazlık zırhına bürünmeye çalışan...
Sivil bir dikta inşa edilirken…
Yaşananlar iktidarı paylaşan kirli iki gücün birbirleriyle kavgasından ibaret değildir.
Bunu görmek için sadece geçen haftaki gelişmelere bakmak bile yeterli!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa