Hareketin karşılığı: egzoz gazı, operasyon, kriz
Fotoğraf: Envato
Şişman insanlık hareketsizlikten mi muzdarip yoksa hareketten mi? Hareket arttıkça egzoz gazları artıyor mu? Operasyon içinde kaç
operasyon var? Üç değil, beş değil sekiz kâğıt, on operasyon mu?
Saat 12.00’ye yaklaşıyor. Fırsat buldukça almanak için hazırlık yapmaya çalışıyorum. Zamanlı bir iş, zamanında yetişmesi gerek. Dersler, rutin yoğunluklar, üstüne bir de sıcak Türkiye, Ortadoğu, hatta Dünya gündemi... Bazen insanın başını kaşıyacak zamanı olmuyor. Dürtüler, alttan beyne doğru tembellik hakkı diye bir şeyler haykırıyor. Vicdan; tembellik etme, otur çalış diyor.
2013’ün 2014’e, sonbaharın kışa döndüğü, yılın en soğuk günlerini yaşıyoruz. “Adana” deyince, Çukurova ve Akdeniz üzerinden günlük güneşlik bir çağrışım yaptırıyor ama fakültemizin soğuk kaloriferlerine bölgenin deniz seviyesine yakın yüksek rutubeti de eklenince sınıflarda donacak gibi oluyoruz. Dışarıda hava 3-5 derece, bazen 10-15; hissedilen eksi 20-25.
Öğle üzeri, yorulmuşum, ofisimin penceresine dönüp dışarılara bakıyorum. Ayaz havalarda güneş daha bir net oluyor, öğle güneşinin en sevimli olduğu zamanlar. Güneşle arama bir uçak giriyor, penceremin ortasından yükselerek uzaklaşıyor. Ardında beyaz dumanlar bırakıyor. Görüntü pamuk misali, önce küçük bir çizgi şeklinde sonra giderek genişliyor, küçük parçalar halinde havada asılı kalıyor, benzin-egzoz gazları havada donarak güzel bir görünüm bırakıyor. Uçakların çevreyi ne kadar kirlettiği bu soğuk havalarda daha iyi anlaşılıyor. Uçağın parıltısı ile toprağın karası arasında güzellik değil, ahlâki bir derinlik farkı oluşuyor.
İstanbul polisi derin bir operasyondaymış. 3-5 bakanı, belediyeciyi tokatlamak üzereler. Belki daha büyük balıklar var hedefte. Şafak operasyonu. 24 saati geçmiyor, polis şeflerine şafak operasyonu yapılıyor, pek çok ilde polis şeflerinin hemen hepsi görevden alınıyor. Başbakan Erdoğan, salı günü Konya’daydı: “Türkiye’ye, bizlere ameliyat yapamazsınız” diyordu. Kime söylüyor bunu, kendi savcısına, polisine mi söylüyor?
Talan kültürü, her tarafı sarmış. İnsanlığı insanlığından çıkarmış. Elmaların, greyfurtların, limonların eski toprak kokusu, eski aromaları çoktandır kaybolmuş durumda. İstanbul’da talan edilmedik yeşil alan, sürülmedik Çingene mahallesi kalmadı gibi. Marmara alttan üstten geçiliyor, hem iyi hem kötü, neresinden nasıl bir yaklaşımla baktığınıza bağlı. Hatta şimdi ikinci yapay bir boğazdan daha söz ediliyor. Üçüncü köprü çalışmaları, Çamlıca tepelerine cami projesi çoktan başladı. Vatandaşın kafasındaki soru hizmetin, rüşvetin kendisi değil, oranı. Her kaldırım taşı biraz hizmet biraz rüşvet kokuyor.
“Türkiye muz cumhuriyeti değildir, ameliyat yapılamaz” diyor Başbakan, karşılıklı operasyonlar, üçü beşi onu bir yandan sürüyor.
2013 krizlerin yılı idi de 2014 nasıl olacak? Sorarlar adama, öyle uçağın peşinden, bir soğuk aralık gününden, ofisten, işten, yorgunluktan çıktın, hepsini harmanladın, bundan ne çıkaracağız? Çokluk ve hiçlik iç içe. Hem yeni bir şey yok, hem yeni bir şeylere potansiyel olarak açık. Tülin Öngen, devlet krizleri üzerine çok uğraşıyor, yaş haddinden Ankara Mülkiye’den emekli oldu veya olmak üzere. Sınıf haddinden emeklilik olmuyor. Sınıflar arasındaki açıklık arttıkça devlete başvuruluyor. Devletin en kolay arayışı sıkışınca parti değiştirmek, hükümet değiştirmek, at değiştirmektir. İkinci aşamada rejim değişiklikleri arayışı başlar. Üçüncü evresi devletin kendinin şeklinin şemalinin değişmesidir.
Neoliberal muhafazakârlık, kendini muhafaza etmekte zorlanıyor gibi. Ukrayna’dan İspanya’ya, Sudan’a Mali’ye, bizim için Mısır’dan, Suriye’den Hatay’a, Ankara’ya, Belçika’ya-NATO’ya, Washington’a Pensilvanya’ya dolanıyor. Her biri de krizde, kriz içinde krizler yaşanıyor.
Yaşamın özü harekettir. Ancak her hareket bereket olmayabilir. İnisiyatifi burjuvaziden çalamadığı sürece emekçinin işi zor gözüküyor. Nüfusa tükettiremediği sürece burjuvazinin işi zor gözüküyor.
Havada pamuk pamuk, lif lif egzoz gazları gri bulutlara dönüşüyor.
- MEB’in başarısı muhteşem tıklanma rekoru: İnsanın iyi ki pandemi ve deprem olmuş diyesi geliyor 10 Ocak 2025 04:58
- 22 yıllık, 72 yıllık gerileme: MEB’in, AKP’nin, milli görüşün ‘Milli Maarif’ ve ‘MESEM’ başarısı 03 Ocak 2025 04:26
- Türkiye ve Suriye yüzyılı mütaşerik maarif ve rejim modeli 27 Aralık 2024 04:43
- İsrail ve Suriye örneğinde bilimin ve bilimsel eğitimin anlamı ve önemi üzerine 13 Aralık 2024 04:40
- MEB açık öğretim okulları istatistiklerinde bir gariplik mi var? 29 Kasım 2024 04:15
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15