21 Aralık 2013

“Günler
sevdiklerimizi birer birer
aliyor elimizden.
Eksik bir yasam duygusu
sariyor içimizi
onlari ugurlarken.
Kimi yemyesil gögermis yaprak
kimi sonyazinda ömrünün
düsüyor usul usul
yasam agacimizdan.”

Gülen, Seyit Ali, Ahmet Ögretmen... Birbiri ardina ayrildilar aramizdan... Her birinin gidisi biraz daha eksiltti bizi. Ne var ki, mücadeleyi çogaltan yasamlarini animsamak avuttu acimizi... Bir devrimci yalniz kendisi degildir ve çok insandir... Yitirdigimiz arkadaslarimizin her birimizle ayri ayri anisi vardir mücadelenin içinde. Ben Gülen’i Evrensel Kültür Merkezinin Izmir’deki kurulus günlerinden animsiyorum. Sessiz, sakin ve çaliskan... Seyit Ali’yi ise Emek Partisinin kurulus günlerinden ve birlikte çalistigimiz günlerden... Kendi sinifinin partisini kurmanin, partiyle örgütlü mücadelenin içinde olmanin onurunu ve kivancini görünmez bir madalya gibi tasiyan...
Ahmet Ögretmen’le kim bilir kaç kez karsilastik; eylemde, yürüyüste, Emek Partisinin kurulus senliklerinde, Evrensel Kültür Merkezinde düzenlenen etkinliklerde... Sonra bir telefon... Emekli olmus ama çalisma istegi agir basinca Istanbul’un en uzak ve yoksul semtlerinden birinde sözlesmeli ögretmen olarak göreve baslamisti yeniden. “1. siniflari okutuyorum. Ögrencilerim çok yoksul, ama sizinle bulusturmak istiyorum. Gelir misiniz?​”
Gitmez miyim?
On yil öncesi miydi? Tam animsamiyorum. Beni büyük bir sevinçle karsilamisti okul bahçesinde. Çevresinde bir kucak ögrenci; kimi ceketinin etegini çekistiren, kimi kolundan tutan yoksul halk çocuklari... Onlari anlatirken bakislarindaki sevgi, yüzündeki gülümseyis aklimda kazinip kalmis. Sonra yine kivançla, okulda dersler bittikten sonra, okula gelen yetiskinler için verdigi okuma yazma kursundan söz etmisti. Yasami ileriye dogru degistirip dönüstürme mücadelesinde; kocaman laflar etmek yerine igneyle kuyu kazmayi, büyük küçük demeden islerin bir ucundan tutup çalisarak, emek vererek katki sunmayi seçen bir devrimcinin tutumuydu bu... O günden sonra Ahmet Ögretmen; çocuklara olan sevgisini, devrimci bir ögretmenin kitleleri aydinlatma bilinciyle birlestiren bir simge olarak yerlesti bellegime. Yasam çizgisi de bunu kanitliyor zaten. Benim de üye ve yöneticilerinden biri oldugum TÖB-DER ile baslayan mücadele çizgisi, 12 Eylül döneminde de sapmadan sürmüstü. Bizim yolumuz onunla Emek Partisinin kurulus döneminde kesisti. Sonra hep karsilastik ve ben Ahmet Ögretmen’i artik hep o içten ve alçakgönüllü gülümsemesiyle animsayacagim.
Yakin dönemde Gülen’in, Seyit Ali’nin, Ahmet Ögretmen’in art arda aramizdan ayrilmasi eksildigimizi duyumsatti bize bir kez daha tipki daha önce aramizdan ayrilan mücadele arkadaslarimiz gibi; ne var ki onlar da mücadeleyi çogaltan yasamlariyla artik hep aramizdalar... Tipki yasamini emek, baris, özgürlük ve halklarin kardesligi mücadelesine adayan, devrim ve sosyalizm yolunda yürürken aramizdan ayrilan bütün dostlar gibi... Onlari ugurlarken, yakalarimizdan gülümseyen aydinlik yüzleri artik hep bellegimizde...

“Sesler, sözler, görüntüler,
paylasilan düsüncenin coskusu
birlikte içilen çayin tadi
bir parti toplantisi
bir siir dinletisi
bir mitingi çogaltan ayak sesi
eksildikçe yasamdan
birikiyor elimizde durmadan
aydinlik bir gelecege adanmis
onurlu bir ömrün özeti
yaka resimleri...”

* Yaka Resimleri, Gülsüm Cengiz, Yasak Sevda Sözcükleri, Evrensel Basım Yayın

Evrensel'i Takip Et