22 Aralık 2013 07:05

Savaşın kötülükleri bitmezdi

Savaşın kötülükleri bitmezdi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

On yıl süren Troya savaşından sonra on yıl daha geçmesine karşın kral Odisseus, deniz yoluyla karısı Penelopeya’nın ve büyüyüp delikanlı olmuş oğlu Telemahos’un yanına hâlâ dönemedi... Bu arada onun öldüğünü düşünen asalak egemenler de, sözde dul kalan Penelopeya’yla evlenebilmek için gelip onun sarayına yerleştiler. Artık Odisseus’un ve de sırf kendilerinin kölesi olsun diye yaratıldığını söyledikleri halkın birikimlerini yiyip içiyorlar; yapmadıkları rezillik de bırakmıyorlardı!...”

TANRIÇA ATENA, BİR DOST İNSAN KILIĞINDAYDI...

Yunanistanlı kent krallarının başı Agamemnon, sözde Troyalı prens Paris’in kaçırdığı güzel Helena’nın namusunu temizleme amacıyla Troya’ya açtığı savaşa,kent krallarından Odisseus da gönülsüzce katılmıştı. Tanrı Apollon’un üç kuşak yaşam bağışladığı iyi yürekli kral Nestor da onun silah arkadaşı olmuştu...
Savaş bittikten sonra babası Odisseus dönmeyince oğlu Telemahos; babasının dostu Mentor’la, Pilos kentinin kralı iyi yürekli Nestor’un yanına gitti bir gemiyle. Ama Telemahos, baba dostu Mentor’un gerçekte insan kılığına  bürünmüş tanrıça Atena olduğunu bilmiyordu!
Pilos’a vardıkları gün, yenilip içildikten sonra kral Nestor, savaşla ilgili olarak; “Bir keresinde Başkral Agamemnon; o tanrıça oğlu Ahilleus’un payına düşen güzel Briseis’i alıp kendi çadırına götürmeye kalktı!” diye bir anısını anlatmaya başladı. “Bunun üzerine Ahilleus, Agamemnon’u öldürmeye kalktı!.. Onu zor engelledik. Öfkesinden Agamemnon’a söylemediğini bırakmadı:‘Ben senin kasalarını altın-ziynetle şişirmek, en güzel kızları sana köle olarak vermek için mi geldim buralara? Sonra o masum Troyalılar bana ne kötülük ettiler de onları  kırıp geçireceğim? Üstelik daha yaşamın meyvelerini bile tatmamış her iki cephedeki gençler, senin doymak bilmez pis tutkuların yüzünden kırılıp kırılıp gidiyorlar! Ve uzaklardaki anaları da yalnızca gözyaşlarıyla dillendiriyorlar öfkelerini! Hani sen buraya Helena’nın namusunu temizlemek için getirmemiş miydin bizleri? Sanki Helena meselesi karşılıklı konuşarak çözülemez miydi? İki yüzlü utanmaz adam!’ yollu sözler söyledi. Ve ardından bir sürü küfür yağdırdıktan sonra çadırına çekildi Ahilleus....”

YİĞİTLERİMİZ ARDI ARDINA YIKILIYORDU ARTIK...

Burada derin bir iç geçirdikten sonra; “O büyük Ahilleus savaştan çekilince de nice yiğitlerimiz ardı ardına yıkılmaya başladı,” diye sürdürdü konuşmasını yaşlı Nestor. “Bir süre sonra can dostu Patroklos’un öldürülmesi üzerine Ahilleus, yeniden katıldı savaşa... Önüne geleni vurup biçmeye başladı artık. Dümrek Çayı, Küçük Menderes Nehri; insan ve at ölüleriyle karışık, kızıl kızıl aktı günlerce... Tanrılar bile Olimpos’tan inip Kazdağları’na konuşlandılar; bizleri izlemeye başladılar...” Burada yeniden soluklandı Nestor. “Kısacası orada çektiklerimi anlatamam sizlere, sevgili konuklarım!. En yiğitlerimiz öldü orada. Ayas orada yatıyor şimdi... O yarı ölümsüz Ahilleus da, onun can dostu Patroklos da orada... Gözünü budaktan sakınmaz o güzel oğlum Antiholos’u orada yitirdim!.. Ne var ki yalnızca biz çekmedik; tam dokuz yıl o masum Troyalılara da biz kan kusturduk!... Tanrılar iki hasım cepheye bölündüler... Kimileri bizim, kimileri Troyalıların tarafını tutuyordu. Çünkü savaşlar; hem tanrıların saltanat nedeni, hem de onların bir eğlencesiydi...Ama acıları çeken, onların oyuncağı olan biz insanlardık. Aslında bütün savaşlar gibi böyle ilençli bir savaşta Agamemnon’un bir oyuncağı olduğumu bilseydim, hiç bu savaşa katılır mıydım? Ne de oğlumu savaşa sürer miydim?​” Burada yanındaki tasından bir yudum aldı kral Nestor...

BABANLA BİZ TEK YÜREKTİK!

“Neyse tam dokuz yıl sonra Baştanrı Zeus bize istediklerimizi verdi,” diye konuşmasını sürdürdü. “Troya yerle bir edildi... Evet,  konuklarım, sonuç böyle işte... Demin  bir tuhaf oldum seni dinlerken Telemahos... Konuşman bile tıpkı baban Odisseus’un konuşması!... Babanla hiç ayrı gayrımız yoktu. Bir tek yürek gibi çarpardı yüreğimiz. Kafa kafaya verip en iyi çözümü bulurduk. Çünkü akıldan yana kimse boy ölçüşemezdi onunla! Ne var ki savaş bittikten sonra yorgun argın gemilere binmişken, bu kez Baştanrı Zeus bir sürü dert açtı başımıza!... Çünkü savaş sonunda da çok kötülükler ettik Troyalılara. Haliyle savaş suçlusuyduk biz... Örneğin doğru mu değil mi tam bilemiyorum; Kral Ayas; Kral Priyamos’un kızı güzel Kasandra’yı, tanrıça Atena’nın tapınağında sıkıştırmış. Hatta Atena’nın heykeline sarılıp yardım istemiş Kasandra uzun uzun.  Ama Ayas, orada kirletmiş kızı!. Atena’nın heykeli bile bu kötülüğü görmemek için başını çevirmiş!..  Sonra Troyalı Başkomutan Hektor’un yetim bebeğini surlardan aşağı atıp anasını köle olarak gemiye bindirmişler!.. İşte bu yüzden Zeus’un gök gözlü kızı tanrıça Atena; Başkral Agamemnon’la kardeşi Menelaos arasına fitne soktu. Biliyorsunuz, savaşın nedeni olan güzel Helena’nın kocasıydı Menelaos.  İşte böyle, hiç biter mi savaşların neden olduğu yıkımlar!”
Bu sözleri biraz kaşlarını çatarak dinledi Mentor kılığındaki tanrıça Atena.
Sonra da büyük bir sevecenlikle gülümsedi!..
Bu yarenliğin ardından, konuklara yiyecek bir şeyler sunulması için görevlileri çağırdı Nestor...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa