22 Aralık 2013 07:22

'Temiz Türkiye' için inisiyatif almaya!..

\'Temiz Türkiye\' için inisiyatif almaya!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu altı gün önce patlak verdiğinde, yerel ve merkezi yönetimdeki rüşvet ve yolsuzluğun boyutunu az çok bilenler, “Bu daha ilk dalga, arkası yeni dalgalarla gelecek!” diyorlardı. Ama emniyet ve adaletin “Yolsuzluk rüşvet ve kara paraya karşı mücadele”de nefesi “birinci dalgayı” bile sonuna kadar götürmeye yetmedi. Çünkü daha ilk andan itibaren Başbakan ve Hükümet, operasyonu yapanları açıkça hedefe koyarak baskı altına aldı. Bu hedef alış sadece laf düzeyinde de kalmadı. Emniyet ve yargının nasıl baskı altına alındığını yakından izliyoruz.
Ve şimdi Maliye Bakanlığı ve TRT’de operasyonlarla “temizlik” yapılacağı haberleri de ortalığı kapladı.
Rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla ilgili gözaltına alınanlardan İçişleri ve Ekonomi bakanlarının oğullarının içinde bulunduğu 20 dolayında kişi tutuklanırken diğer sanıklar tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldılar.
Peki bu tablo karşısında Hükümet ne yapıyor?
Hükümet bir yandan operasyondan sorumlu gördüğü emniyet yetkililerini ve yargıyı baskılarken öte yandan da haklarında çok ağır suçlamalar bulunan, oğulları tutuklanan ve haklarında fezleke bulunan bakanları görevlerinde tutmaya devam ediyor. Sıkıştıklarında “Yargı kararı yok, o zaman bakanlarımız masum sayılır” diyerek bu skandal tutuma meşruiyet kazandırmaya çalıyorlar. Daha sıkıştıklarında “Zamanı gelince gereken yapılacak” diyerek tepkileri yatıştırmayı amaçlıyorlar.
Ama bu iddialar tümüyle geçersizdir.
Çünkü biricisi böyle, bakanlar hakkında ciddi suçlamaların olduğu koşullarda ilk yapılması gereken bakanların “Soruşturmanın selameti için” istifa etmeleri, yargının serbestçe işleyeceği ortamı sağlamaktır. Yargılama sonunda beraat ederlerse tekrar görevlerine dönmelerdir. Çünkü bakan bütün yetkileriyle görev başındayken ne emniyetin ne de yargının adil karar vermesi beklenemez.
Ne var ki Başbakan Erdoğan ve bakanlarının bu tür kaygıları taşımadığı anlaşılıyor. Tersine onlar, olup biteni yolsuzluk ve rüşvet suçu işleyen, kara para aklayan etkili ve yetkili kimi kişilerin adalet huzuruna çıkarılması olarak görmüyorlar. Onlara göre bu operasyon, Hükümete karşı dış güçlerin yaptığı ve içeride de taşeronlarının olduğu bir komplo! Bunca olandan ve tutuklamalardan sonra dün Başbakan Samsun’da bunu açıkça yineledi.
Yani Başbakana göre önceki gün, Türkiye tarihinin en büyük rüşvet, yolsuzluk ve kara para suçlamasıyla tutuklananlar aslında mağdurlar, dış güçlerin hedefe koyduğu masum, mazlum, hatta Türkiye’nin çıkarları için kendilerini, şahsi menfaatlerini riske atmış kahramanlardır!
Soruşturmanın beşinci gününde ortaya çıkan bu tablo, egemen güç odakları arasındaki tepişmeler belki kimi kirli çamaşırları ortalığa dökse de bunun yolsuzluklar, rüşvet ve çeteleşmeler gibi pislikleri temizlemeyeceğini göstermektedir. Bunu geçmişte Susurluk skandalı etrafında gördük. Ancak halkın müdahalesiyle adımlar atıldı ama halkın dikkati dağıtılır dağıtılmaz süreç derin devlet çetelerinin aklanmasına dönüştü.
Bugün de süreç hükümetin kendisini güçlendireceği, “Hükümete karşı komplo” yalanı arkasında rakiplerini devlet mekanizmalarından ve ekonomik güç mevzilerinden tasfiye edeceği, kendisini kadrolaşma konusunda daha ileriye taşıyacağı, daha da güçlendireceği bir ortam oluşturmaya yönelmiştir.
Bu yüzden de bugün asıl olan, sadece demokrasi güçlerinin ve ilerici demokrat siyasi odakların, hükümet muhalifi parti ve çevrelerin değil; sendikaların, emek örgütlerinin, işçilerin, emekçilerin ileri kesimlerinin, kadın örgütlerinin, çevre örgütlerinin, bilim, kültür, sanat çevrelerinin “temiz bir Türkiye” için, yolsuzluğa, rüşvete, kara paraya, her tür çeteleşmeye karşı… bir mücadele içine girmeleri, bu mücadele içinde örgütlenip kendi güçlerini ortaya koyabilmeleridir.
Bunun için imkanların olduğu bir yandan çeşitli biçimde ortaya çıkan tepkilerde, öte yandan da iş yerlerinde ve hizmet kurumlarında, emekçilerin toplu olarak bulundukları her yerdeki tartışmalar içinde açıkça gözlenmektedir. Bu yüzden de bugün mücadelenin daha ileriye gidebilmesi için atılacak ilk adım, bu tartışmaların ve tepkilerin ortaklaştırılması için ilerici demokrat güçlerin inisiyatif alarak öne geçmeleridir.
Bugün İstanbul, Kadıköy’de yapılan miting, bu mücadele için ilk çağrı, bir ilk adım olabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa