İstanbul’da kentine sahip çıkmak adına düzenlenen miting, haftanın tüyler ürpertici gündemi ile birlikte kentin sınırlarından taşan, ayakkabı kutularının hayatımıza katıldığı yıllarla birlikte kutu kutu değerlerimizi aşındıran başka bir hayatın derinliklerinden bir an önce çıkmamız gerektiğini gösteren bir biçime dönüştü.
Bizim kuşağımızın hiç ayakkabı kutusu olmadı, çünkü kutularda saklayacak kadar çok ayakkabımız da yoktu. Büyüdükçe ayakkabılarımız çoğaldı, bizlere her duruma uygun bir başka ayakkabı giyilmesinin önemi anlatıla anlatıla ayakkabıları durum gerektirmediğinde saklamak üzere kutularıyla alır, o kutularda saklar olduk. Alınan rüşvetlerin miktarı da, ayakkabı kutularımızın sayısıyla birlikte arttıkça o kutuların saymakta dahi zorlandığımız rüşvetlerin saklandığı kutulara dönüşümünü de hep birlikte izledik hafta boyunca… Bir yanda Başbakanın ahlaksızlığın boyumuzu aştığı ve kanıksandığı kaygısını yoğunlaştıran Giresun konuşması, diğer yanda aşınan değerlerimizi onarmak için dün Gezi’de varını yoğunu paylaşanların dün Kadıköy’ü inleten sesleri bir süredir bir uçtan diğer uca savrulan ruh hallerimizi pek güzel özetliyor. Giresun konuşması kutuların, hafta boyunca bizi şaşkınlıktan şaşkınlığa sürükleyen haberlerin, görüntülerin hikayesini anlatıyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son operasyonun ardından kamuoyuna yansıyan açıklamalarının, bir hukuk devletinde tanık olunmayacak şekilde soruşturmayı yönlendirme, etkileme, engelleme niteliğinde ve yasaların açık hükümlerini ihlal edici olduğunu, bazı bakanlara kadar sirayet ettiği belirtilen rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasından sonra başta Başbakan olmak üzere yürütme erkinin tutumu ve uygulamasına, dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde bu güne kadar tanık olmadığımızı Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi de bir başka resmi önümüze koyarak anlatıyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen ‘Büyük Rüşvet’ operasyonundan sonra adli kolluk yönetmeliğinde yapılan değişikliği sert bir dille eleştiren Diyarbakır Barosu, ”Son yaşananlar, zaten zayıf olan yargının bağımsızlığı ve idarenin hesap verebilirliğinin sonunu getirmiş, hukukunun üstünlüğü çabalarına da onarılması güç bir darbe vurmuştur. Yapılan değişiklikle, AB üyelik sürecinde savcılık kurumunun güçlendirilmesi, suçla etkin mücadelenin sağlanması bakımından getirilen bazı düzenlemelerin ortadan kaldırılmasına yol açılmıştır. Buna göre, soruşturmayı yürütmekle görevli adli kolluğun amiri durumundaki Cumhuriyet Savcısının yetki ve otoritesi bertaraf edilmiş, kolluk amiri tanımı değiştirilerek, soruşturmalarda adli görevi olan savcının yanı sıra, idari görevleri bulunan Başsavcı, Emniyet Müdürü ve İl Valisi veya İlçe Kaymakamına da yetki ve görevler verilerek, soruşturmalarda adli değerlendirmenin yanı sıra bir nevi idari, siyasi değerlendirme yapmanın yolu açılmıştır. Böylelikle Adalet ve İçişleri Bakanlığına, diğer bir ifadeyle yürütmeye bağlı Başsavcı, Emniyet Müdürü ve Valilerin hükümeti rahatsız edecek veya kimi üst düzey bürokrat ve hükümet üyelerinin sorumluluğuna yol açabilecek soruşturmaların engellenmesi sağlanabilecektir. Savcı kolluğun amiridir. Yeni düzenleme soruşturtmanın gizliliğini ortadan kaldırmış, idari, siyasi yetkililerin soruşturmalara her türlü müdahalesinin yolunu açmıştır. Yargı ve polis teşkilatı içinde oluştuğu belirtilen cemaatleşmeyi ortadan kaldırmanın yolu, adli soruşturmalara daha fazla idari siyasi müdahalenin yolunu açma, yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkelerinin tünüyle ortadan kaldırma olmamalıdır. Yıllardır, politik ve fikirsel niteliği olan ‘Devletin ülkesiyle bölünmez bütünlüğü aleyhine’, ‘Anayasal düzene karşı suçlar’ gibi soruşturmalarda her türlü zulme ve hukuksuzluğa sessiz kalan, hatta savunuculuğunu yapanların bugün kendilerine dokunan bir soruşturma ve bazı kolluk görevlilerinin uygun olmayan davranışlarına karşı öfkeli tepkileri dikkat çekici olmuştur.” açıklamasının ardından, her koşulda demokrasinin, insan haklarının ve hukukun üstünlüğü ilkelerine aykırı uygulamaların karşısında yer alacaklarını, Anayasal ve yasal hükümlere açıkça aykırı, hukuk devleti ilkelerini ortadan kaldıran ve idarenin hesap verebilirliğinin sonunu getiren Adalet ve İçişleri Bakanlıkları tarafından 21 Aralık 2013 tarihinde yürürlüğe giren yönetmelik hükümlerinin iptali amacıyla Danıştayda iptal davası açacaklarını duyuruyor.
Çelişkiler hiç eksik olmaz bizim memlekette, tam umudu tükettik derken ufukta görünen ışıkla birlikte hayat bambaşka bir renge bürünür. Gökkuşağının tüm renkleri tepemizde, altından geçmek gerekiyor artık. Ayakkabı kutularını geride bırakarak…
23 Aralık 2013
DİĞER YAZILARI
Yeniden Beyaz Yürüyüş
27 Şubat 2025
Sizin operasyonunuzun adı ne?
20 Şubat 2025
Tasfiye edilen bilim
13 Şubat 2025
Beyana saygı
30 Ocak 2025
Kolektif irade
23 Ocak 2025
Memoria
16 Ocak 2025
Hoş gelmedin yeni yıl, bizsiz olmaz!
2 Ocak 2025
Bir ödülün hikayesi
26 Aralık 2024
Hüsnü Öndül, insan hakları mücadelesine armağandı...
19 Aralık 2024
İnadına tanıklık
5 Aralık 2024
EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp
Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.
BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ

İletişim-İş Genel Başkanı Gürkan Emreoğlu yazdı
Türk Telekom işçisi yoksulluğa mahkum değil

Ramis Sağlam'ın haberi
TOKİ’nin kentsel dönüşüm projesine mahalleli tepkili

Seyit Aldoğan'ın haber analizi
Yunanistan'da genel grev hükümeti sarstı

Yücel Özdemir'in haber analizi
Evrensel'i Takip Et