25 Aralık 2013 00:08

Tayyip’ten Saddam çıkar mı?

Tayyip’ten  Saddam çıkar mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Saddam Hüseyin’i andım ama… Yerine Panama’nın devrik Devlet Başkanı Manuel Noriega’yı da koyabiliriz… Ya da…
Zira emperyalizmin çöplüğü kullanıp atılmış liderlerle dolu…
Vaktiyle emperyalizmle iş tutup, daha sonra çeşitli meselelerle ayrı düşmenin bedelini ödemiş liderleri bulmak için iki yere bakılabilir:  
Hapishane ya da mezarlık…
Şansı yaver gidenlere ise itibarsızlaştırılarak atıldıkları köşelerinde rastlayabiliriz...
Mütekait kimi asker ve politikacılar da bu sınıftan sayılmalı…

BİTİ KANLANAN
KAFA TUTMAYA KALKINCA…
Epey karikatürize etme pahasına şöyle de izah edebilirim:
‘Baba’ türü mafya filmlerinden de biliriz… Çete reisinin nüfuz bölgelerinde adamları olur.
Tayin edilmiş de olabilir… ‘Buralar benden sorulur’a ikna etmiş yerel şefler arasından da tercih edilir bunlar…
Belirlenen ‘çete‘ hukuku içinde işler sürdüğü müddetçe problem çıkmaz…
Lakin işler her vakit planlandığı gibi yürümez…
Kimi kendinin patronu olmak, daha fazla pay almak vesaire için mızıkçılık yapmaya... Kafa tutmaya başlar…
Tabii tersi de mümkün… Çete reisi de gözden çıkarabilir adamını:
Performans düşüşünden de rahatsız olabilir… Biti kanlanıp kafa tutma emareleri gösteren adamından/ortağından kurtulmak da isteyebilir…
Eski dostlar… Patron ve adamları arasında kıyamet bu noktadan itibaren kopar…
Kimin elinde ne varsa; gücü gücü yetene… Tasfiye ya da yeni bir uzlaşma noktasına kadar…

WASHİNGTON DÜNYANIN
DEVLETLEŞMİŞ
EN BÜYÜK MAFYA ÖRGÜTÜ  
Mafya metaforu, emperyalist tahakküm ilişkisine de teşmil edilebilir… Kabaca.
Misal. ABD’ye dünyanın devletleşmiş en büyük mafya örgütü demek çok mu yanlış olur?
Sanmıyorum…
Emperyalizmin içsel olgu haline geldiği yeni sömürgecilik şartlarında… Pek çok metotları, işleyiş, tahakküm, denetim ve kontrol mekanizmaları epey inceltilse dahi…
Yerelin inisiyatif kullanımı, özerk hareket sahası genişlese bile…  
Emperyalizm son tahlilde süreci yönlendirme ve tayin etme kudretini korumada hep gözü kara olmuştur.

İCAZET VEREN ALIR DA...
Misal. Saddam ve Irak…
CIA tarafından yetiştirildi… ABD’nin has adamı olarak Irak’a hükmetti, İran’la savaştı, bölgeye nezaret etti, filan…
Ne zaman ki, lafa söze gelmez oldu, Saddam’ın kirli sicili ortaya döküldü... Kötü adam ilan edildi vesaire…
Tabii Saddam cephesi için de durum farklı değil…
Baktı ki çarşı karışıyor… Kendi hedefleriyle patronunkiler örtüşmüyor… Ajandalar ayrı dilden konuşuyor…
Sabıkalı ortaklığı yok sayıp, milletine dönüp onun hassasiyetlerini mobilize etmeye başladı, ABD’ye karşı…
Bunun için kâh antiemperyalist milliyetçi pozlarına büründü… İcap ettiği hallerde ise İslâmın kılıcını kuşanıp Amerikan gâvuruna meydan okudu…  
Netice ortada… ABD ile savaşarak ölmesi, CIA ajanı olarak başladığı siyasi serüvenini soylulaştırır mı?
Afganistan’da kullanıp el Kaide muammasının başka boyutları var belki ama…
Panama’yı işgal edip ABD’ye getirip yargıladığı Eski CIA Ajanı Noriega ise belki en çıplak misal…
Başkaldıran adamını, aslen ve fiilen Panama yurttaşı olan görevli ajanını, kendi vatandaşı gibi ABD’ye kaçırıp yargılamasından bahsediyoruz…
Misaller her bakımdan artırılabilir…
Lakin bi’ nevi geldikleri gibi götürülebileceklerini…
Zirvenin kapısını açan ya da bunun için icazet verenlerin, tersi rolü de oynayabileceğini görmek ve anlatmak için kâfi gelmeli bu tecrübeler…

MEHMET BARLAS BİLE
İSRAİL KOMPLOSU DİYORSA…
AKP-Cemaat iktidar blokunu anafora sokan çatışma sürecinde yaşananlar üzerine başlıktaki soruyu gündem yaptım…
O ‘ezberbozan’ lafını kullanmaktan hiç hazzetmem. Lakin galiba tam yeri…
Son zamanlarda öyle kritiklere rastlıyorum ki…
Mehmet Barlas bile komplolardan, İsrail (ve onun üstünden) Amerikan tertiplerinden filan bahsediyor… İma ediyor.
Mevzu öyle hal aldı ki, yılların tescilli Amerikancıları bile Anti ABD/emperyalist bayrak açacak neredeyse…
Elbette made in 17 Aralık rüşvet operasyonuna toslayan Hükümetin bağırsaklarından saçılanları, dış komploya karşı milliyetçi zırhın arkasına saklamak için yapıyorlar…
Öyle de olsa AKP medyasının ABD Büyükelçisine karşı yaptığı yayınlar…
Başbakanın savunma retoriğini çok yönlü “dış güçlerin komplosu” ile “milli iradenin” hesaplaşması üzerine kurması…
Düne kadar toz kondurmadığı Cemaate beşinci kol muamelesi çekmesi… Kimi elemanlarını açıkça ‘ajan’ ilan etmesi… Böylece bu yöndeki karşı hamlenin işaretini vermesi…
Çok net… Başbakan ahalinin dikkatini rüşvet ve yolsuzluktan kaydırıp…
Meseleyi adeta milli gurur ve haysiyet defansı olarak nakşetmeye çalışıyor…
AKP’nin yarattığı bu stratejik baskılanma ise kimimizde ABD merkezli dış dinamiği anmada tasarrufa yöneltiyor…
Oysa Başbakan ve avenesi benzer retoriği kullansa da kendi hesabıma ABD merkezli hesaplaşma ile yüz yüze olduğumuzu söyleme, gösterme taraftarıyım…

ABD, ERGENEKON SÜRECİNDE
NEREDEYSE, BUGÜN DE ORADA
Nitekim…   
Cemaat-AKP/RTE bilek güreşi henüz ‘dershane’de deneme imtihanlarına girerken…
Zihnimi kurcalayan o soruyu, harfiyat’ın başlığına raptiyelemiştim:
(Bu kavgada) ABD nerede?
Cevap geldi: Buradayım!
Rüşvet ve yolsuzluk operasyonu, 3 bakanın oğlu gözaltında (17 Aralık 2013)
Evet, yaşanan siyasi hesaplaşmanın sonuçlarını öngörebilmek adına vurgulayım:
28 Şubat ya da Ergenekon ve ardılı operasyonlarında ABD neredeyse, bugün de orada…
Erdoğan’ın da tecrübesiyle bunu en iyi bilenlerden olduğuna şüphe yok…
Üstelik epeydir kullanım süresinin dolduğu ya da sigaya çekildiğini fark ettiği için tabanını…
Üstelik bölge çapında İslamcı potansiyeli de kapsayacak şekilde konsolide etme hesabında… Sanki.
En azından yer aldığımız havzanın dinamiklerine de plana dahil etmeye heves ettiğini sanıyorum…
Tayyip’ten Saddam çıkar mı? meselesini açmamın sebebi bu.
Sonu itibariyle değil bittabi… Cevabı kafa kafa gelmeyi de gözetene çatışma mı, kuyruğu kısma mı olacak?
Haftaya deşmeye devam edeceğim… Kısmetse.

Satır altından notlar...

TURPUN BÜYÜĞÜ HEYBEDE…

Başlıktaki atasözüne müraacatım, AKP’nin bağırsaklarından saçılanlar daha ne ki… Demek için…
Hayır… Zulamda ifşa olmak için tepinen sızıntılara dayanarak iddia etmiyorum…
Açık kaynaklardaki verileri ve olan biteni biraz da tarihsel bağlam içinde anlamlandırmaya çalışarak bu sonuca varıyorum:
Patlayan yolsuzluk ve rüşvet hadisesi Hükümetin kontrol dışı unsurlarının şahsi hareketlerinin ötesinde anlamı var…
Zira lokal bir mevzudan… Misal… AKP’li bir belediyede yaşanan usulsüzlükten söz etmiyoruz…
Ucu BM’ye dayanan… Uluslararası boyutu olan, dış politika başlığı altında toplanan…. (Şimdilik) tonlarca altın ve 27 milyar dolardan bahsedilen… İçinden Rusya, İran, Dubai filan geçen muazzam bir akış mevzubahis olan…
Başbakanın bakan ve vekillerine sille tokat girecek kadar Başbakanın zapturapt altına aldığı ‘tek adam’ otoritesi altında bu çapta “yürütme” bu tarz yürütme erkinin ontolojisine aykırı…
Büyük götürmeler büyük kararlar ister… ‘Yukarısı’nın icazeti olmadan olmaz…

3Y: YEEE… YEEE… YEEE
Zaman gazetesine para makinesi atan AKP’liler, “Erdoğan’ın askerleriyiz” sloganı atmış (22 Aralık 2013)
Talim için öneririm:
Sağ elini havaya kaldır, baş parmağını avuç içine bük…
Mümkün mertebe gererek ‘dört’lüleri yak…
R4bia selamını çak, güne başla:
İleri demokrasi için üç defa…
Yee… Yee… Yee..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa