Mağdur ve mağrur
Fotoğraf: Envato
On yılı aşkın bir süredir ülkemizde bir mağduriyet edebiyatı sürüp gidiyor. Ne demektir mağdur? Bir kişi ya da kişilerden, olaydan, kurumdan vb. zarar gören demek... Bu sözcüğü kullanan kişi/kişilere bakıyoruz ve aklımıza “Yavuz hırsız ev sahibini korkutur” deyişi geliyor. Erk/iktidar elinde olduğu halde mağdur olduğunu söylüyor ülkeyi yöneten kişi. İnanıyor da bazıları, inanıyorlar ki onca baskı, sömürü, zulüm ve yolsuzluğa karşın hâlâ savunabiliyorlar onu ve onun temsil ettiklerini...
Son günlerde mağdur sözcüğü bir şarkıcı için söyleniyor; eşi yolsuzluk operasyonunda gözaltına alınan şarkıcı televizyon ekranlarında ağlarken görünüverince birçok kişi onun mağdur olduğunu söylüyor... Ah benim yufka yürekli halkım, gözyaşlarına hiç dayanamaz... O yüzden değil mi Başbakanın ya da Meclis Başkanının sık sık timsah gözyaşları dökmesi...
Biz yine gelelim mağdur olduğu söylenen şarkıcımıza... Neden mağdur? Çünkü kendisine uçaktan mücevherlere, arabadan trilyonluk tablolara kadar sürekli pahalı armağanlar veren kocası yolsuzluktan hapiste... Bir de uçağına el konmasın mı? Ne diyelim bu mağduriyete?
“Çünkü o bir anne” diyor kimileri de... Hemen soralım mı? Yoksulluk nedeniyle, öpüp koklamaya doyamadığı Ayaz bebeği 40’ı çıkmadan toprağa veren Maviş ana değil mi? Onun acısı, gözyaşları gerçek...
Gezi olaylarında yaşamlarını yitiren gençlerimizi doğuran kadınlar ana değil mi? Ne umutlarla doğurup emek emek büyüttükleri yavrularını 20’sine gelmeden toprağa veren anaların acıları ve gözyaşları gerçek...
Sonra Roboskî geliyor aklımıza; yavrularının parçalanmış bedenlerini elleriyle toplayıp katır sırtında taşıyan analar... Sonra Uğur’un, sonra Ceylan’ın anaları... Ah, hangi birini saymalı?
Bugün; kaynağının hiç de temiz olmadığını bizim çoktan bildiğimiz, halkımızın da yeni öğrenmekte olduğu varlıklarıyla göz kamaştıran bu kişi ya da kişilerin mağdur olduğuna inanan/ellerindeki basın gücüyle halkımızı inandırmaya çalışanlara ne demeli? Yaşadığımız topraklarda, çelişkiler ve yalanlar çok fazla... Ne var ki bu çelişki ve yalanların ayrımına varabilmek için, insanların yaşama, başkalarının gözlerine taktığı gözlüklerle bakmaktan vazgeçmeleri gerek... İşte o zaman sömürüye ve zulme dayanan bu sistemden kimlerin gerçekten zarar gördüğünü, mağdur olduğunu görebilir çoğunluk... İşte o zaman, mağdur ama mağdur yani gururlu olarak nitelenenlerin gerçek yüzlerini görebilir... İşte o zaman, varlıktan, popüler kültürden, politik erke sahip olmaktan kaynaklanan gurur ve kibrin pek de övünülecek bir şey olmadığını anlar. Mağrur yani gurur yerine onur diye bir sözcüğün varlığını anımsar; onurlu olmanın erdem olduğunu öğrenir. Yaşadıkları onca güçlüklere karşın paraya, güce teslim olmayıp baskılara boyun eğmeyerek insan olmanın onurunu taşıyan insanların varlıkları yaşam için umuttur. Bu umudu çoğaltacak olan da geniş halk yığınlarının birleşmiş, örgütlü mücadelesidir...
- ‘Ülkesi ağıdistan’ 10 Aralık 2016 00:52
- Haklar ve görevler... 03 Aralık 2016 00:34
- İstanbul’da bir güz masalı: Uluslararası kitap ve sanat fuarı 19 Kasım 2016 00:11
- Hayatın umutlu sesi 05 Kasım 2016 00:27
- ‘Hişt hişt!’ 22 Ekim 2016 00:20
- 8 Mart yaklaşırken 05 Mart 2016 00:22
- Barış için adım atmak... 13 Şubat 2016 00:58
- Umudu diri tutanlar... 16 Ocak 2016 00:51
- Tek dileğim barış! 02 Ocak 2016 00:52
- 'Hani biz kardeştik?' 19 Aralık 2015 01:00
- Tek renk ya da ‘gökkuşağının tüm renkleri’ 05 Aralık 2015 00:51
- Canlı bomba olmaya övgü: Aleko adlı bir çocuk 21 Kasım 2015 00:51