Çocuk haklarına sahip çıkanların, “şamar oğlanı” sözü kullanıldığında tepki vermemeleri, tüylerinin diken diken olmaması pek mümkün değil. Hele bir de bu sözü bir parti başkanı, hatta bir başbakan kullandıysa...
Şubat 2013 başlarında, AKP İl Danışma Meclisi’nde Başbakan Erdoğan şunları söylemişti: “Türkiye kimsenin şamar oğlanı değildir.” Buradaki mantık şöyle:
Biz başı öne eğilecek millet değiliz. Biz iradesi teslim alınacak, özgürlüğüne ipotek konulacak, istikameti başları tarafından belirlenecek millet değiliz. Hiçbir örgütün irademize yön vermesine, bize ahkam kesmesine izin vermeyiz. Türkiye büyük devlettir. Türkiye’yi asla tek taraflı etki altına alınacak, yönlendirilecek üst perdeden hizaya çekilecek ülke olarak kimse görmesin. Biz alçak gönüllüyüz ama alçaklık kompleksi ile hareket etmeyiz. Sabrımız, tahammülümüz, yumuşak başlılığımız kimse tarafından farklı anlaşılmasın. Türkiye kimsenin şamar oğlanı değildir. Türkiye kimsenin üzerinde operasyona ameliyata yöneleceği ülke değildir. Türkiye içişlerine karışılacak dışarıdan yasama yürütme işlerine burun sokulacak ülke değildir.
Bu artık çok iyi tanığımız bir söylem. Alçakgönüllü olduğunu söyleyen ama tam tersi olan; kendine her türlü erdemi yakıştıran ama her şeyi ile bu erdemlerden uzak olduğunu gösteren birilerinin söylemi.
Bu söylemin arkasında, müthiş bir benmerkezcilik yatıyor. Bildiğinden şaşmayan, dogmalarına sadık ve hatta kimseyi umursamayan bir zihniyet. Otoriter zihniyetin ta kendisi.
Bu zihniyet, doğal olarak, güçler ayrılığından hiç hoşlanmıyor. Başbakan Aralık 2012’de bunu şu şekilde dile getirmişti:
Sistem düzgün kurulmamış, sistemde yaşadığımız sıkıntılar var. Düzgün kurulmadığı içindir ki umulmadık yerde, umulmadık şekilde bakıyorsunuz bürokratik oligarşi karşınıza dikiliyor, umulmadık yerde yargıyla karşı karşıya kalıyorsunuz. (...) Dışarıdan bakanlar da zannediyor ki ’Ya, işte 326 milletvekiliniz var, 326 milletvekiliyle hâlâ mı bahane?​’ Ama işte bu kuvvetler ayrılığı denen var ya... O önünüze gelip engel olarak dikiliyor. (...) Yasama, yürütme, yargının bu ülkede öncelikle bu milletin menfaatini ve ardından da bu devletin menfaatini düşünmesi lazım.
Bu sözlerin üzerinden tam bir yıl geçmeden, büyük bir yolsuzluk skandalı patladı. Dershaneler meydan savaşının temelinde yatan iktidar mücadelesi, hükümetin tepeden tırnağa içinde olduğu bir skandalın, daha doğrusu skandallar zincirinin bir ucunun ortaya çıkmasına neden oldu. Güçler ayrılığının neden bir engel olarak görüldüğü iyice ortaya çıktı.
Artık toplum AKP ve Fethullahçıları daha yakından tanıyor. Polisin ve yargının içindeki Fethullahçı yapılanmadan, bakanlıklarda dönen dolaplara, hangi yazarın hangi tarafın yazarı olduğuna dek müthiş bir bilgi dolaşımı ve kafaları bulandıran yalan furyaları içinde 2013 bitmek üzere.
Gelinen noktada, artık hâkim ve savcılardan “Kimsenin şamar oğlanı değiliz!” türü açıklamalar geliyor. Toplumun ne bu açıklamalara, ne de çözümü elçilik ziyaretlerinde arayan “ana muhalefet” partisine güveni olabilir. Toplum sanki bir bataklığın içerisinde, kendisine “şamar oğlanı” gibi davranan bir iktidara karşı çıkamıyor. Sanki hareket ederse, bataklığın onu daha çok çekmesi söz konusu.
Oysa durum ortada. Toplumu korkunç bir bataklığa sürükleyenler; Türkiye içinde ve dışında savaştan medet umanlar, güçler ayrılığını kötüleyip içi para ile dolu ayakkabı kutularına mazeret bulmaya çalışanlar ve kendilerini bir “iyilik hareketi” gibi yutturmaya kalkanlar. Topluma her türlü şiddeti ve baskıyı uygulayanlara karşı çıkılmadıkça bu bataklıktan kurtulmak söz konusu olamaz.
Türkiye bu bataklıktan elbette kurtulabilir. Gezi Direnişi ve ardından gelen isyanlar bize bunu gösterdi. 2013 biter 2014 gelirken, korkunç bataklık artık gözler önünde. Kurtulmanın yolu ise birlikte mücadeleden geçiyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat

Metal tokat

Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
12 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et