2014, ‘zamlara karşı mücadele yılı’ da olsun!

Yeni yıl mesajlarındaki “mutluluk”, “umutluluk”, … üstüne kurulan edebiyatı, piyangonun büyük ikramiyesinin herkese çıkmamış olmasının yarattığı “mahmuriyet” geçmeden, daha yılın ilk günü iflas etti.
Önce Hükümet karşıladı yeni yıl “umutlarıyla” biraz uyuşmuş vatandaşı; pasaporttan trafik cezalarına, telefondan mazota, harçlar, içki ve sigaradan her tür harca zam yağdırdı!
Daha ortada yılın son ayında doların 1.90’dan 2.20’ye tırmanmasının yaratacağı büyük ve hiçbir tüketim ve üretim malının kurtulamayacağı, (yüzde 10-20’ler düzeyinde) zamlar daha gelmedi bile.
Bu zam yağmuru arasında yüzde 5+6 asgari ücret zammının bir simit parası bile olmadığı tartışılamadı.
TV kanallarının mikrofon tuttuğu vatandaşlar, zamlara tepkilerini “Gelmezse şaşardım”dan, “Ne yapalım demek ki gerekliymiş”e kadar “değişen” biçimde dile getiriyorlar.
Zam “geldi”, “geliyor”, “gelecek” tartışmasında, tartışmanın üslubu bile sanki zamların bir “takdiri ilahi”, bir “kader” gibi görüldüğünü ifade ediyor. Sanki zammı yapan, bu zammı ekonomi politikalarının yakıtı olarak kullanan, izledikleri ekonomi politikaların başarısını zam yapma başarısına bağlamış egemen güçler ve onların hükümeti yokmuş gibi.
“Dolar yükseldi o zaman zam da artık kaçınılmaz”, “Zamlar ekonominin ihtiyacı olarak yapılmıştır” gibi denklemler doğru denklemler değildir.
Peki zammın sorumlusu yok mu?
Dolar kendiliğinden mi yükseliyor?
Elbette hayır!
ABD dolara bir zam yapmış değil. Almanya’da doların yükseldiğini görmüyoruz. Ama Türkiye’de bir ayda yüzde 10-15’i aşan biçimde yükseliyor dolar.
O zaman doları bir yükselten, dolardan gelecek zamların bir müsebbibi olmalı. Tıpkı harçlara vergilere, cezalara yapılan zamların, asgari ücretliye bir simit parası kadar zammı bile çok gören, bir yapanın olduğu gibi.
“Bütün bu zamların nedeni Hükümetin izlediği ekonomik politikadır” dersek gerçeğin önemli bir yanını ifade etmiş oluruz. Ancak böylece, önemli bir tespit yapmış olduğumuzu, ama sorunu aşmak için bir inisiyatif almadığımızı, sadece “takdiri ilahi”, “kader” gibi görünen zammı, Hükümetin ekonomi politikasına bağlayarak bir “yakınmaya” dönüştürdüğümüzü söyleyebiliriz.
Elbette “zam” dendiğinde, ekonomi politikadan söz ettiğimizde burada sözü edilen sadece Hükümetin ekonomi politikası değildir. Bu aynı zamanda egemen sınıfın ve onun entegre olduğu uluslararası sermaye güçlerinin politikasıdır. Yani zamlara karşı bir mücadeleden söz ettiğimizde aynı zamanda sermayeye, onun ekonomik-siyasi sistemine karşı bir mücadeleden söz ederiz. Eğer ki adına yakışan bir mücadeleden söz ediyorsak.
Ve sınıfların var olduğu bir toplumda zamlara karşı mücadele, işçinin emekçinin ekonomik çıkarlarını koruma örgütü olarak kurulan (en azından iddia bu) sendikaların ve öteki emek örgütlerinin görevlerinin asli yanlarından birini oluşturur.
Öyle ya, mademki TİS’lerde “ücrete zam” talebini en önemli talep olarak gören sendikalar, ücrete yapılan zammı geri almanın en kestirme yolu olan zamlara karşı mücadeleyi kendi asli görevlerinin dışında sayamazlar.
Ama ne var ki sendikalar pek çok diğer konuda olduğu gibi, zamlara karşı mücadeleyi de çoktan beri kendi görevleri olmaktan çıkarmışlardır. Onun için de zamlar yağmur gibi yağarken sendikacılar, bu zamlar kendileri ve üyelerini hiç ilgilendirmiyormuş gibi davranmaktadırlar.
Ve bugün “zamlara karşı mücadele” deyince ortada, zamlardan şikayet eden, bu şikayetini mahkemeye götüren “tüketiciyi koruma örgütleri” kalmaktadır.
Zamlarla başlayan yeni yıl sendikacılar, daha çok da işçilerin ileri kesimlerine zamlara karşı mücadelenin sendikal mücadelenin önemli alanlarından birisi olduğu gerçeğini hatırlatır, bu doğrultuda adım atmalarına vesile olursa, yılbaşı mahmurluğundan zamların verdiği acıya uyanmanın bir yararı olacaktır. Aksi halde zam yağmuru, 2014’te yapılacak iki seçime rağmen devam edecektir. Üstelik bunu Hükümet, “Bakın seçim ekonomisi izlemiyoruz” diyerek zamcılığı bir “erdem” düzeyine yükselterek, bundan fayda sağlamaya çalışacaktır.
Bu köşenin yazarının yeni yıldaki ilk dileği ise “2014 yılı, zamlara karşı mücadelenin yılı da olsun” olacaktır.

Evrensel'i Takip Et