Müyesser’in hikayesi
Fotoğraf: Envato
Yeni yıla girerken size bir kadının öyküsünü anlatacağım. Uzak yollardan geldiği Ankara’da bir akşamüstü buluşmasında, nice hikayeler sığdırdığı yaşamından bir perde anlattı bize. Erkekçe siyaset yapma, yönetme, para kazanma yöntemleri deşifre olduğundan beri hepimiz bu meseleyi konuşuyoruz. Çirkinliğe biraz mola deyip, esin veren bir hikaye dinlemek ister misiniz?
Orta Anadolu’nun ıssız bozkırındaki Gülşehir’in Tuz Köyü. Bir kız çocuk dünyaya gözlerini açtı. Adını Müyesser koydular. On erkek kardeş ve bir ablayla büyüdü. Çocukluğu Ankara’nın Çubuk ve Tokat’ın Turhal ilçelerinde geçti. Kadınlara karşı ayrımcılığı ilkin çocukluk çağında fark etti. Annesinin köyünde aileye ait araziler vardı ama annesine bu malvarlığı koklatılmamıştı bile. Kızları baskı altına aldıklarını, eğitim almazlarsa kız çocukların haklarının hep böyle yeneceğini o zaman anladı. Güçlenemezsek sonumuz buydu.
YAŞAMDA KALICI İZLER BIRAKMAK
Müyesser okumayı çok istiyordu Bu arzusu onu eğitime daha çok yaklaştırıyordu. Çubuk’taki çocukluk günlerinde çok sevdiği öğretmeni Leman Sayın’la karşılaşmasaydı hayatı çok farklı olabilirdi. Kızların eğitimine önem veren özverili bir kadın olan Leman öğretmen, evinde okuma-yazma öğretti ona. Babası okula gitmesinden yana değildi. Leman hanım Müyesser’in yaşamında kalıcı olacak bir iz bırakırken, bir başka öğretmen de onun ülkesinden gitmesine sebep olacaktı. Ulus Kız Meslek Lisesinde ortaokul öğrencisiyken el işi dersinde malzeme alacak parası yoktu. Minicik kalmış kurşun kalemiyle yazı yazmaya çalışırken öğretmeni alıp kalemi çöpe fırlattı. Benim başka kalemim yok demesine kalmadan öğretmeni “O zaman git evde annenin işini yap” deyince bu ülkede yaşamak istemediğini anladı.
17 YAŞINDA GURBET YOLU
Dışkapı’da işportacılık yapmaya başladı. Çevresine bir baktı ki herkes Almanya’ya gidiyor, Müyesser de gitmek istedi. 17 yaşındayken Berlin’in yolunu tuttu. Üç ay çok zorluk çekti. Türkçe dışında bir dili konuşamıyordu, parası yoktu ve yaşamını nasıl sürdürebileceğini bilmiyordu. Kendisi gibi oraya gitmiş İzmirli genç kadınlarla tanıştı bir vesileyle. Ona yardım ettiler. Dört ay onlardan aldığı destekle yaşamını sürdürdü, sonra Siemens’te iş buldu. Almanya’da gördü ki, kadınların hayatında pek çok şey olup bitiyor; orada yaşayan Türkiyelilerin erkekleri kadınlarına yapmadığını bırakmıyor, saldırıyor, taciz ediyor, odalara kapatıyorlar. Müyesser kadınların her yerde, her koşulda şiddet ve ayrımcılığın nesnesi haline getirilmesine öyle dayanamıyordu ki, o kadınlarla dayanışmaya başladı. Zamanla evi, birlikte güçlenmeye çalıştığı kadınların girip çıktığı bir komün yaşantısına sahne oldu. Birbirlerinden çok şey öğrendiler, zorluklara birlikte direndiler. Bütün bu yaşadıkları sosyal ortamın, çevrenin değişmesi gerektiğini düşündürdü Müyesser’e. Almanya bu gözlem için iyi bir platoydu. Yaşamın gerçeklerini bu genç kadına gösteren bir film platosu adeta!
21 yaşında Avustralya’ya gitti. Orada eğitim parasızdı. Oraya daha önce gidip yerleşen ilk Türk toplumu Almanya’dan geldiğini öğrenince, kendi deyişiyle ‘serbest kadın’ olarak baktılar Müyesser’e. Böylece Türklerden koptu. Bu arada sürekli öğrenme isteği dinsin istemiyordu. İngilizcesini geliştirdi. Avustralya’daki ilk altı ayını kendine yatırım yaparak geçirip ardından sivil toplum örgütleriyle çalışmaya başladı. Avustralya’ya beş kardeşini de götürmüştü. Onlara bakabilmek için üç ayrı işte çalışmak zorunda kaldı. Gece fabrikada işçi oluyor, gündüz sosyal çalışmacı, arada da Türkçe dersleri veriyordu.
Orada yaşadığı sürede neredeyse yirmi ayrı işte çalıştı. Aynı işte devinip durmanın insanı sınırladığına inanıyordu çünkü. Devlet kadrosunda bile olsan beş yıldan sonra gitmen gerekir. Sendikalar, çalışanların hakları, insan hakları, iş sağlığı ve güvenliği, insan kaynakları, kültür gibi alanlarda çalıştı, konuştu, yazıp çizdi. Son olarak üniversitede rektörün sağ kolu diye tarif edilebilecek, kapasite geliştirme ve liderlik konularında çalışmaya başladı.
80li yıllarda Türkiye’deki babasının ölmeden önce kızını görmek istemesi üzerine ülkesine döndü, bu arada resmi bir kuruluştan gayet cazip bir teklif de aldı ama görüşmeye gittiğinde muhatabı olan adamın tacizkar bakışları işi reddetmesine yetti. Ve Avustralya’ya dönmeye karar verdi. Kadınların nice fırsatlardan yararlanamamasının ardındaki sebeplerin öğrenilmiş erkeklik yüzünden olduğunu hepimize kim bilir kaçıncı kez gösteren bir örnek size! Ve yaşadığımız coğrafyada kadınların neler çektiğinin kim bilir kaçıncı kanıtı! Neyse…
Haziranda 60 yaşına basacak olan Dr. Müyesser Durur halen Charles Sturt Üniversitesi’nin Port Macquarie Kampusünde direktör olarak görev yapıyor. Hayatımdan memnun, mutlu. “İnsanın kendi sınırlarını bilmesi iyidir” diyor. Avustralya İşçi Partisi 12 yıl önce ona milletvekili adaylığı önermişti. Kızı Elif henüz küçüktü, onu yalnız bırakamadı. Şimdi de bizdeki AKP benzeri bir parti onu siyasete sokmak için dil döküyor ama o kararlı, herhangi bir partiye girmeye niyetim yok diyor. O bir sosyal girişimci ve hedefi, eğitimin herkes için erişilebilir olmasını sağlayacak ağları kurmak.
‘KADIN HAKLARI TEK YÖNLÜ DEĞİLDİR’
Daha 18’inde bile değilken dil bile bilmeden yolunu tuttuğu Almanya’da torna tesfiye ve metalurji eğitimi alan, Avustralya’da toplumsal kalkınma, eğitim, sosyal hizmet ve liderlik konularında uzmanlaşan, Harvard’da ekonomi ve iş stratejisi öğrenimi gören Müyesser Durur ne istediğini bilen, kendi gücünün farkında olmuş ve toplumsal dayanışmayı zihninin başucunda tutmuş ve nihayet bugün ardına dönüp baktığında “Hayatta istediğim her şeyi yaptım” diyebilmiş yürekli bir kadın.
Son sözü yine o söylesin:
“Kadın hakları tek yönlü değildir. Hepimizin hayatında kapıları kapatıp unutmak istediğimiz şeyler vardır. Görmek istememişizdir.”
Hikayesiyle bazen hayli umutsuzlaşan yaşantılarımıza umut serpen Müyesser Durur’la bizi tanıştıran ODTÜ Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanı Yıldız Ecevit’e teşekkürler…
- Zaman mı aşınır, yoksa insan mı? 27 Nisan 2014 08:25
- Ararat’tan bu taraf 20 Nisan 2014 00:11
- Önce kadınlar ve çocuklar 13 Nisan 2014 07:13
- İn o arabadan! 06 Nisan 2014 08:07
- Lüzumsuzsa söndür 30 Mart 2014 08:16
- Çocuğun ölümü 16 Mart 2014 06:29
- Ne ekmek ne gül… 09 Mart 2014 08:36
- Kabakulak ülkesine ahlak aşısı 02 Mart 2014 07:20
- Kurbanın adı: İntikam gelini 23 Şubat 2014 00:09
- Festival çok güzel, gelsene! 16 Şubat 2014 07:03
- Miras mı enkaz mı? 09 Şubat 2014 06:43
- Amme hizmeti: Cinsiyetçilik 02 Şubat 2014 00:11