Önce kadınları vurun
Fotoğraf: Envato
Bin Umut adayıydı 2007’de Sebahat Tuncel, cezaevindeydi. Onun adına, sırf kadınlar için kurulmuş bir seçim bürosuna gidiyorum çalışmaları gözlemleyebilmek için. Bangır bangır kadın şarkıları yayılıyor sokağa, muhakkak bir küçük kadın grubu çoluklu çocuklu halaya duruyor oluyor ne zaman gitsem. Büroda bir kadın, hem sağı solu topluyor, hem gelenlere çay yapıyor, arada halayın başını tutuyor; planlama toplantısının söz dağıtanı oluyor, bir bakmışsın sokağın başında el ilanı dağıtıyor, bir bakmışsın ses aracının tepesinden çağrı yapıyor. Sonra mahallelere gidiyoruz, aynı kadın bu sefer orada. Sanki çoğaltmışlar da onu, her yerde o gibi... Elinde bir seçim pusulası, anlatıyor da anlatıyor, parmaklarla sayıyorlar, renkli iplerle ölçüyorlar Sebahat Tuncel’in isminin olduğu pusulayı. Sonra dikkat ediyorum kadınlara bildiriyi okuyorken ters duruyor kâğıt. Aslında okuma yazması yok, ama ezberlemiş, dağıtılan her yazılı materyali ezberlediği gibi. Öyle de inat etmiş, bu iş olacak!
Sebahat Tuncel cezaevinden Meclise onun gibi yüz binlerce kadının eli ve inadı üstünde taşınmıştı. 2011 seçimlerinde de aynısı oldu.
Kadın hareketinin bileşenleri de en büyük destekçisi idi Tuncel’in. Cezaevine girmeden önce kadın platformlarında, eylemlerinde, tartışmalarında yol arkadaşlarıydı çünkü. “Biz kadınlar Tuncel’i feministlerin ve sosyalist kadınların mücadele dostu, emekçi kadınların yol arkadaşı; Kürt, Türk, Ermeni yaşadığımız topraklardaki tüm halklardan kadınların sesi olduğu için destekliyoruz” dediler. Bütün deneyimleri, Sebahat Tuncel’in Meclise, onların sesini taşıyacağının garantisi idi. Nitekim rakamlar da ortada. Mecliste en fazla soru önergesi veren vekillerden biri Tuncel ve önergelerinin yüzde 93’ü kadınlarla ilgili. Her kadın eyleminin, yürüyüşünün, etkinliğinin içinde o. Mecliste dönen dolapları kadın hareketiyle paylaşan o. “Bu Meclis çatısı altında kadınların ismi sadece tuvalet kapısında var olmayacak” diyen o.
Tam da bu yüzden devlet, onu en güçlü kimliğinden, kadınlığı üzerinden ezmek için elinden geleni ardına koymadı. Meclise girdiği anda başlayan cinsiyetçi ve şoven tutum, meydanlarda polis şiddetinin bizatihi hedefi olmasıyla, onu düşmanlaştırma argümanlarının ardının sonunun gelmemesiyle devam etti.
Korkuyorlar, en çok Kürt kadınlardan korkuyorlar. Kürt kadın hareketinin Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun dönüştürücü gücü ve iktidara yöneltilmiş en büyük tehdit olması bu korkuyu büyütüyor. Kürt halkına “sus payı” tam da bu yüzden hep kadınlar üzerinden veriliyor.
Kürt hareketinin emekçi karakterinin en önemli sembolü kadınlar, dilleri susmayan mücadeleciler olarak sahnede yer alıp devletin “erkini” yok saydığında, had bildirerek erki yeniden tesis edeceğini düşünenler önce onlara saldırıyor hep.
Bizzat varlıkları ile kadınların mücadele sembolü oluşuna katlanamayanlar “önce onları vurun” diyor.
Bugün, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin Sebahat Tuncel hakkında verilen hapis cezasını onaylayarak ortaya koyduğu tutumla verilen mesajı, KCK operasyonları sürecinde de kadın hareketini öncelikli hedef olarak koyan tutumdan, müzakere süreci taptaze bir umut olarak Kürt halkının koynunda pıt pıt atıyorken Sakine, Leyla ve Fidan’ın öldürülmesinden ayrı mı düşünmeli?
Devlet ile Kürt Özgürlük Hareketi arasındaki mücadele yeni bir evreye geldi. Hakikat üretme kapasitesini tamamıyla yitirmiş iktidar, bu mücadeleyi kendine yontmak için en dirayetli unsurları temizleme derdinde, kadınları değersizleştirerek, cezalandırarak, yok ederek…
Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez’i öldürenleri hâlâ bilmiyoruz. Sebahat Tuncel hakkındaki cezanın Yargıtayca onanması ise, hukuksuzluğun, hükümet eliyle yargı süreçlerine müdahalelerin ayan beyan ortaya serildiği şu günlerde, iktidarın siyasi tehdit politikasını Tuncel üzerinden kullanmayı seçtiğini gösteriyor.
“Önce kadınları vurun”la hedeflenen ortada; bunun karşısına “önce kadınlar itiraz edecek” diyerek öne çıkmanın önemi de…
- “Aileyi koruma” lafının altından yine nefret ve düşmanlık çıktı! 08 Ekim 2022 00:45
- Başörtüsü istismarında at başı gidenler 06 Ekim 2022 04:28
- Bizi kim öldürüyor? 05 Ekim 2022 05:18
- ‘Sözleşmeden vazgeçmiyoruz’ demek ‘Tek adam yönetimini tanımıyoruz’ demek 21 Temmuz 2022 05:00
- Beşikten mezara rehineliğin adı: Çocuk yoksulluğu 15 Nisan 2022 00:55
- Emma’dan Emine’ye... 10 Mart 2022 23:56
- Kadın dostu postunda emekçi kadın düşmanlığının şahikası: Farplas 18 Şubat 2022 01:20
- ‘Küçüğün rızası’ diyen Bakan çocukların nafakasına göz dikti 11 Şubat 2022 00:00
- Cezaevlerine göz kulak olmak, dillerimizi koparamasınlar diye dil olmak... 28 Ocak 2022 05:00
- 6. Yargı Paketi tehlikesi: Nafaka hakkına saldırıda somut adımlar 07 Ocak 2022 04:54
- Geçen hafta yoksulluktan, çaresizlikten yedi çocuk öldü 24 Aralık 2021 05:00
- Asgari ücreti kadınlara lüks haline getirenler 10 Aralık 2021 04:52