Koalisyon can simidi arıyor
Fotoğraf: Envato
Türkiye’de her türlü sorunun kaynağı olarak sunulan resmi koalisyon hükümetlerinin sonuncusu 2002 yılıyla birlikte sonlanmıştı. Kasım 2002 genel seçimlerinin ardından kurulan, sonrasında da 2007 ve 2011 seçimleriyle devam eden Hükümetleri, yakın zamana kadar tek parti hükümeti olarak biliyor, en azından kabul ediyorduk. Gelin görün ki 2013 yılının ilk aylarından itibaren tanık olduklarımız ile Aralık ayından itibaren kamuoyundan saklanamayanlar ve Başbakanın “Ne istediler de vermedik” açıklaması Hükümetin, başlangıçtan itibaren partiler arasında olmasa da bir koalisyona dayandığını gösterdi.
On yılı aşkın bir süredir devam eden koalisyon, bugünlerde bozuldu. Birlikteyken kendilerine muhalif olanlara gözlerini kırpmadan, en küçük bir tereddüt göstermeden yaptıklarını bugünlerde birbirlerine uygulamaya çalışıyorlar. Daha önce kendi dışındakilere yaptıklarındaki ahlak, hukuk, vicdan tanımazlığı, şimdi birbirlerine karşı uyguluyorlar. İktidarın her iki parçası da diğerini tasfiye için canla başla mücadele ediyor. Bununla birlikte, yaşananlara karşın yeniden bir araya gelebileceklerinin, ‘barışabileceklerinin’ altını çizmeyi ihmal etmeyelim.
İktidar kendi içinde bunları yaşarken, hangi anlamda kullanırsanız kullanın (birden fazla tanımı varmış gibi), Türkiye’de laiklik karaya oturmuş. Yargı, iç güvenlik, istihbarat İslamcılaşmış. İslamcılaşmakla da kalmamış, bunun değişik yorumları vb. üzerinden yaratılmış gruplaşmaların kendi aralarındaki iktidar mücadelelerinin paylaşım alanlarına dönüşmüş. Bunlar kamuoyuna yansıyanlar. Yansımayanları henüz bilemiyoruz.
İktidarın iç kavgası toplumun diğer kesimini taraf olmaya davet ederken, bir yandan da dinciliği olağanlaştırıyor. TV kanallarında boy gösterenler, köşelerinde yazanlar, röportaj verenlerin pek çoğunun ortak noktası bu ön kabul. Sonrasında kendilerince bir tarafın haklılığını, diğer tarafın haksızlığını gerekçelendirmeye çalışıyorlar.
Birileri iktidarın bir kanadına yerel seçimler için ittifak, koalisyon önerirken, birileri de kavganın diğer tarafına mağdurların mağduriyetini giderebilecek yollar, formüller öneriyor. İşte bu noktaya dikkat edelim. Unutmayalım, Türkiye’de son 10 yılın hukuksal, ekonomik, sosyal vb. mağdurlarının tümü bu koalisyonun her iki parçasının ortak iradesinin ürünü olarak mağdur edildiler. Bugünlerde bir tarafının çok kısa sürede değiştirmeye yeltendiği kuralları birlikte belirleyip uygulamaya soktular. Şimdi biri diğeri için kullanmaya kalktığında öbürü değiştirmek için başka ittifaklar, en önemlisi de meşruiyet arıyor.
Eğer koalisyon bozulur ve biri diğerini tasfiye ederek yoluna devam ederse bu durum koalisyon dışındakiler için adaletin, eşitliğin yaşanmasını getirmeyecektir. Ya barışarak ya da yeni ittifaklarla bugüne kadar koalisyon dışında kalmış olanlara karşı yürüttükleri gayrî insani her türden uygulamaya devam edecekleri şimdiden ortada.
Türkiye’de eşitlik, barış, adalet, özgürlük isteyenler bu koalisyonun hiçbir parçasıyla ittifaka girmemeliler. En yakın örneği, bazı liberallerimiz. Yaşadıkları ve geldikleri durum hepimize bir defa daha örnek olsun. Benzerlerini biz de yaşamayalım.
Var olan koalisyon bizlerin hiçbir müdahalesi olmadan çatladı, yarılma gün geçtikçe büyüyor. Bu koalisyonun toptan gitmesine engel olacak her türden girişim hatadır. Türkiye halkları emekçi kimlikleriyle, kadın, cinsel yönelim, inanç, etnik kimlikleriyle bu hataya düşmeden çözülmüş koalisyonun gitmesi için gecikmeden ortak çaba içinde olmalılar. Ortaklığı koalisyonun herhangi bir parçasında aramadan. O parça için CAN SİMİDİ olmadan...
İki bin on üç yazında Gezi İsyanı’nın unsurları sol muhalefetle tanıştı. Bu koalisyon ülkenin dört bir yerinde isyanı kana bulasa da isyancılar ortak tarih yazdı. Bu tanışıklık gelişmeye de birlikte yürümeye de açık görünüyor. Yeter ki doğru kanalları yaratalım, kullanalım. Ne Kürt sorununun çözüm süreci ne hukukun uygulanması Başbakanın ianesinde değil. Birisine on yıllardır süren bir mücadelenin diğerine de bu toprakların halklarının bağrında yeşermiş demokrasi ve eşitlik mücadelesinin sonucunda ulaşılabilecektir. Eğer bu tarihsel süreçler olmasaydı ne müzakere süreci başlatılırdı ne de diğerleri.
- Mola 01 Temmuz 2014 00:34
- Yörsan, Tekel, Yatağan, Sütaş: Alt kimlikler ve üst kimlik 24 Haziran 2014 00:07
- AKP hükümetleri Doğu-Batı farkını artırdı 17 Haziran 2014 00:11
- TÜİK'ten mektup ve Soma cinayetleri 10 Haziran 2014 07:08
- HDP'ye katılım(lar) - 4/4 03 Haziran 2014 00:09
- HDP'ye katılım(lar) - 3/4 27 Mayıs 2014 00:11
- HDP'ye katılım(lar) - 2/4 20 Mayıs 2014 00:39
- HDP'ye katılım(lar) - 1 13 Mayıs 2014 00:09
- 2 Mayıs, vesayet ve despotizm 06 Mayıs 2014 00:09
- Türkiye’de doğumlar TÜİK’in rakamları 29 Nisan 2014 00:00
- Sosyalistler cumhurbaşkanlığı seçiminde nasıl tutum alacak? 22 Nisan 2014 00:35
- Siyaseti nereden kuralım? 15 Nisan 2014 00:11