Bugün Metin bize ne söylüyor?
Fotoğraf: Envato
Metin Göktepe; Deniz Gezmiş, Erdal Eren ve daha nice genç yaşında öldürülmüş devrimci gibi, öldürülüşünün üstünden 18 yıl geçmemiş gibi, hâlâ 26 yaşında, hâlâ o güzel yüzünden hiç eksik olmayan sevimli gülüşüyle, bizlere daha iyi bir gelecek, daha yaşanılır bir dünya için umut ve cesaret vermeye devam ediyor.
Onun, 18 yıl önce katledildiği günlerde kuşkusuz ki gerçek gazeteciler çok ağır baskılar altındaydı. Polis, genç muhabirlerin habere ulaşmasını önlemek için baskı ve şiddetin her biçimini kullanıyordu. Hükümetler ve savcılar, polis ve jandarmanın halka yönelik giriştiği şiddet gibi gazetecilere yönelik şiddeti de gerekli ve meşru göstermek için her yola başvuruyordu; JİTEM ve benzeri kontra güçler ise sokakları, karakolları gazetecilerin faili meçhul biçimde katledildiği mekanlar olarak kullanıyordu. Gazete sahipleri ise gazetecileri değil bu şiddeti mazur gösteren ve “sorun yapmamak” için uğraşan bir pozisyondaydılar.
İşte bu koşullarda; Metin’in katledilmesi genç gazeteciler başta olmak üzere gerçek gazeteciliği savunan gazeteciler arasında infialle karşılandı. Dönemin Gazeteciler Cemiyeti Başkanı bir gazetecilik duayeni olarak Nail Güreli, bu mücadelenin başına geçti, Cemiyetin diğer bir yöneticisi (şimdi başkan) Turgay Olcayto ve eski kuşaktan da pek çok gazeteci bu mücadelenin ilerlemesinde önemli sorumluluklar yüklendiler. Denebilir ki Metin Göktepe’nin katlinin, katillerinin ve arkasındakilerin açığa çıkarılarak cezalandırılması mücadelesi dönemin gazeteciliğinin eleştiri ve özeleştiri süreci olarak işledi. Ve katledilmesinin arkasından gelen yıllar, gazetecilik okullarında okuyan öğrencilerden emekçiler içinde gazetecilik yapmak isteyen genç gazetecilere kadar Metin Göktepe’nin şahsında temsil edilen “Gerçeğin peşinde koşmayı amaç edinmiş gazetecilik” bir ideale dönüştü. Bugün de gazetecilik deyince “Metin Göktepe gazeteciliği” akla gelmeye devam ediyor.
Metin, genç kuşak gazeteciler için gerçeğin ortaya çıkarılması için gazeteciler arasında dayanışmanın, gazetecilik değerlerini savunmanın, halkın haber alma özgürlüğünde ısrar etmenin sembolü oldu. Ve ilk kez geniş halk yığınları, gerçeğin peşinde koşarken katledilen bir gazetecinin katillerinin açığa çıkarılıp cezalandırılması mücadelesiyle basın ve halkın haber alma özgürlüğünü savunmaya giriştiler.
Evet, bugün gazeteciler sokakta ya da gözaltında öldürülmüyor ama bugün hâlâ 60 dolayında gazeteci tutuklu, gazeteciler hakkında TCK 301’den açılmış binlerce dava var; pek çok ünlü köşe yazarı Hükümetin baskısıyla patron tarafından işten atıldı. Ve Başbakan ve Hükümeti, gazetelere her gün yeniden, meydanları da kullanarak “ayar” veriyor. Dahası yandaş olmayan gazeteciler “karşı taraf” hatta “Yabancı ve yerli karanlık güçlerin emrindeki kişiler” olarak görülüyor. Gazete sahipleri Hükümeti rahatsız edecek yayın yapıyorsa siyasi ve mali olarak baskı altına alınarak hizaya getiriliyor. Yani artık büyük gazete patronları için bile basın özgürlüğü yok.
Böyle olunca da bugün gerçeğin peşinde koşmanın kriteri gazetecilerin örgütlenmesindedir. Bir yandan patronların kendi çıkarlarına göre gerçeği eğip bükmelerine, öte yandan da hükümetin gazetecilere karşı yönelttiği baskı ve sindirme girişimlerine karşı mücadelenin tek yolu gazetecilerin örgütlenerek, basın emekçileri olarak birleşmeleridir.
Geçen 18 yıla meydan okuyarak ve her geçen gün onun şahsında temsil edilen gerçeğin peşindeki gazeteciye duyduğumuz ihtiyacı kışkırtırcasına bakıyor Metin yüzümüze. Bakarken bunu söylüyor.
Bugün, Metin Göktepe gazeteciliğine daha çok ihtiyacımız var. Elbette yeni ve daha çok Metinlere de!
Bunun yolu da örgütlenmekten, sendikamızı güçlendirmekten, öteki gazeteci örgütlerini de bu mücadelenin, bir yandan gazetecilerin özlük haklarının savunulması öte yandan da basın ve halkın haber alma özgürlüğünün savunma mücadelesinin dayanağına dönüştürmekten geçiyor.
Bugün Metin olmak, örgütlenmeyi ve halkın haber alma özgürlüğünü son kerteye kadar savunmayı gerektiriyor.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00