İlginç günler yaşıyoruz. 17 Aralık operasyonuyla başlayan siyasal fırtına dineceğine gün geçtikçe etkisini arttırıyor. Önceki yıllarda sezon araları, futbolseverlerin biraz dinlendiği, çokça sıkıldığı, transfer haberlerini takip edip, ilk yarı değerlendirmeleri yaptıkları dönemler olarak gelir geçerdi. Bu sene ise, hükümet ve cemaat arasında süren mücadele, memleketi bir anda aksiyon filmleri setine dönüştürünce, lige ara verildiğinin farkına bile çok az kişi vardı.
Ne de olsa işin futbola da uzanan bir boyutu var. Doğru konuşmak gerekirse Özel Yetkili Mahkemelerin “hukuksuzluğu”  3 Temmuz sürecine kadar memleketin kahir ekseriyeti tarafından bilinmiyordu. Öyle bir algı yaratılmıştı ki “derin devletten”, “faili meçhullerden”, “darbecilerden” hesap sorulacaktı. Bunun böyle olmadığı kısa sürede ortaya çıksa da Özel Yetkili Mahkemelerin yaratılmak istenen sözde “yeni Türkiye’nin” operasyon araçları olduğunun anlaşılması büyük çoğunluk için 3 Temmuz sürecinde gerçekleşti.
KCK, OdaTV, Devrimci Karargah, sözde “şike” davalarının hedeflenen siyasal amaca ulaşmak için kurgulanan davalar olduğu bugün artık hükümet tarafından da kabul ediliyor. Tarihi biraz geri saralım. 6 Temmuz 2010: İstanbul Emniyet Müdürlüğü, internet sitesinde, o güne kadar görülmedik bir biçimde 19 maçta şikeyi delillendirdiklerini açıkladı. Hem savcı (suçlayan), hem hakimdiler (karar veren), suçluyor ve cezayı da hemen kesiyorlardı. Arkasından medyaya Sivas’a giden paralar ve Emenike’nin para sayma görüntüleri olduğu servis edildi. Mahkeme, savcılık, UEFA ve Platini polisin o fezlekesini kabul etti.  Cezalar yağdırdılar.
Geldiğimiz nokta ne?
İstanbul Emniyeti’nde, internet sayfasına o bilgileri yazan, operasyonu yöneten polislerin hepsi görevlerini kötüye kullanmak gerekçesiyle ya görevden alındı ya da pasif görevlere çekildiler. Bu satırlar yazılırken 1700 polisten söz ediyordu haber ajansları. Bu arada ne Sivas’a giden paralar ne de Emenike’nin para sayma görüntülerini hala göremedik… Üstelik o zamanın “kahraman” savcısı, şimdi Dubai’de yaşadığı sefahat geceleri nedeniyle Bakırköy savcılığına kadar düştü.  Mektebi sultani’nin değerli üyeleri UEFA’ya bu durumları raporluyor mu?  En azından Zekeriya Öz’ün 15 286 sicil numarasıyla Mart 2011’de Galatasaray kongre üyesi yapıldığını Platini biliyor mu?
Bu toz duman içinde, lafı eğip bükmeden, “ama”lardan arınmış bir dille konuşmak gerekiyor. “Hırsız, rüşvetçi” var mı? Var.  “Kumpasçı, delil üreten, siyasal mühendislik” yapan var mı? Var. Memlekette “evrensel hukuk” bitti mi? Bitti.
Ne konuşuyoruz o zaman?
Uludere (Roboski) nin faili yok. Hrant’ı öldürenlerin arkasındaki örgüt yok. N.Ç.’ye tecavüz edenler “rıza”lı yapmışlar. Adalet mi? Bu kadar ahlaksızın olduğu bir yerde önce ahlaki değerleri yeniden tanımlamak gerekiyor.
Şimdi ne olacak?
Büyük ihtimalle Özel Yetkili Mahkemeler’de açılan torba davalar için “yeniden yargılama” yolu açılacak. O yol açıldığında adalet arayanlar için sorulacak çok soru var…

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et