09 Ocak 2014 00:37

Düzen bekçileri

Düzen bekçileri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP’nin geçmiş sermaye hükümetlerini kat be kat aşan bir içerikte oluşturduğu yağma ve talan düzeninin her yerinden pislik akmaya devam ediyor. Yolsuzluk ve rüşvet tartışmaları ile birlikte bir taraftan “paralel devlet” ya da “devlet içinde çete” tartışmaları yürütülürken, diğer taraftan paralel olduğu iddia edilen ama hemen her adımda kesişen yolsuzluk ve rant ilişkilerine her gün bir yenisinin eklendiği ortaya çıkıyor.  
Eskilerin “müesses nizam” dedikleri kurulu düzen savunucuları ile karşıtları arasındaki safların giderek daha da belirginleşmeye başladığı günler yaşıyoruz. Son haftalarda yolsuzluk ve rüşvet operasyonları ile birlikte ülkede yaşanan gelişmeler, ortaya saçılan pisliklerin üzerini örtme ya da dikkatleri başka yerlere çekme girişimlerinin çok yönlü olarak sürdüğünü gösteriyor.
Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının derinleşmesine paralel olarak yazılı, görsel ve sosyal medyada başlayan ayrışma ve saflaşma genişleyerek yaygınlaşıyor. Yolsuzluk ve rüşvet iddiaları karşısında koşulsuz bir şekilde iktidarın görüş, düşünce ve uygulamalarını kabul ederek iktidara yaranmaya çalışanlar, suçlamaları sadece görmezden gelmekle kalmayıp, gerçeklerin açığa çıkarılmasını isteyenleri “komplocu” hatta “darbeci” olmakla suçlamayı sürdürüyorlar.
Hükümetin her başı sıkıştığında, kendisini savunmakta yetersiz kaldığında ortaya çıkan “sivil toplum” örgütleri ve bazı yandaş sendikalar, yıllardır temel besin kaynakları olan iktidarın yıpranmasını engellemek için varını yoğunu ortaya koyuyorlar. Aralarında Memur-Sen ve Hak-İş gibi konfederasyonların da bulunduğu ve kendilerini sivil toplum örgütleri olarak tanımlayan bazı kurumlar, üyelerinin aidatları ile belli başlı gazetelere verdikleri “sağlam irade” ilanları üzerinden sevgili Başbakanlarına bir kez daha sahip çıktıklarını gösterdi.
Dünyanın her yerinde “sivil toplum” örgütleri “hükümet dışı kuruluşlar” olarak tanımlanırken, Türkiye’de neredeyse tam tersi bir durum söz konusu. Türkiye’de özellikle son 11 yıl içinde, iktidarla şu ya da bu şekilde dirsek temasında olmayan bir sivil toplum örgütünün varlığını sürdürmesi neredeyse imkansız. Hemen her alanda olduğu gibi, bu alanda da hükümetten bağımsız hareket etmek isteyen bütün sivil toplum örgütleri başta maliye olmak üzere, devletin bütün kurumlarının yoğun denetimine tabi tutularak her açıdan sindiriliyorlar.
AKP ile birlikte Türkiye’de yandaşlık ilişkileri o kadar geniş bir alana yayıldı ki, hükümetin her başı sıkıştığında hemen her alanda mantar gibi “sivil toplum” örgütleri meydana çıkıyor. Bu kurumlar, kimi zaman ortak basın açıklamalarıyla, kimi zaman da gazetelere verdikleri tam sayfa ilanlarla hükümete ve başbakanlarına yönelik eleştiri ve suçlamalara karşı kendilerini adeta siper ediyorlar. Son olarak “Sivil Dayanışma Platformu” adı altında belli başlı gazetelerde çıkan ve reklam panolarında sergilenen büyük boy ilanlar “biatsa biat, itaatse itaat” anlayışının geldiği noktayı gösteriyor.
Attıkları her adımda iktidara yaranma içgüdüsü ile hareket edenler, yolsuzluk ve rüşvet iddialarına ilişkin belge ve kanıtların daha çok az bir kısmı ortaya çıkmış olmasına rağmen, en somut gerçekleri bile eğip bükerek, gerçekleri olduğundan farklı bir şekilde göstermek için resmen kendilerini parçalıyorlar.
Hükümetle şu ya da bu şekilde paralel faaliyet yürüten, en yaşamsal gıdalarını siyasi iktidarın desteğinden alanlar için önemli olan, elbette gerçeklerin açığa çıkması, haklı ile haksızın belli olması değil. Bunların tek görevi, yıllardır hükümetin desteğiyle kazandıklarını korumak ve daha da arttırmak için mevcut düzen bekçiliği yapmak. Bunun için iktidarın hedef olarak gösterdiklerine karşı tek vücut halinde hareket ediyorlar. Ancak tarihteki bütün düzen bekçileri gibi, kendilerini de aynı kaçınılmaz sonun beklediğini göremiyorlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa