10 Ocak 2014 00:07

Paris katliamı üzerindeki sis perdesi

Paris katliamı  üzerindeki sis perdesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dün, üç devrimci Kürt kadını Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in Paris’te katledilmesinin birinci yıl dönümüydü.
Bu nedenle, Kürtlerin yaşadığı bütün coğrafyalarda haklı olarak bu alçakça cinayetin aydınlatılması için eylemler yapıldı.
Yarın da Paris’te Avrupa’nın dört bir yanından katılımla büyük bir gösteri var. Bir kez daha katil ve arkasındaki güçler lanetlenecek, Fransız yargısına davanın bir an önce başlatılması çağrısı yapılacak.
Üç Kürt kadını Paris’in merkezinde Kürt Enformasyon Bürosunda haince katledilmişti. Cinayet zanlısı olarak Ömer Güney, kısa bir süre sonra gözaltına alınmıştı. Halen cezaevinde.
Ne var ki; henüz iddianame hazırlanıp dava sürecine geçilebilmiş değil.
Peki bu normal mi?
Zanlının kimliği ve deliller bu denli açık iken, davanın başlamaması hem siyasi hem de hukuksal açıdan sorunlu görünüyor.
Kaldı ki; dün BBC Türkçe servisinde yer alan habere göre, Kürt kadınları adına sürece müdahil olan Avukat Antoine Comte, soruşturmanın geldiği aşamada savcılığın Güney’in cinayeti işlediğine inandığını söylüyor. Comte ayrıca, cinayette kullanılan silahla ilgili balistik inceleme ve cinayetin işlendiği saatlerdeki kamera kayıtları karşılaştırıldığında, cinayeti Güney’in işlediği sonucuna varmasına yettiğini ifade ediyor.
Ama buna rağmen, dava sürecine geçilmemesi, soruşturma aşamasının uzaması pek normal bir durum olarak görülmüyor.
Örneğin, Almanya’da 8 Türkiye kökenli, bir Yunanistan kökenli ve bir Alman polisi olmak üzere 10 kişiyi katleden ırkçı terör örgütü NSU davası, olayın açığa çıkmasından bir buçuk yıl sonra başlayabilmişti.
Her cinayetin ayrı araştırılıp soruşturulması, katillerle ilgili bilgilerin toplanmasının ardından davaya geçilmişti. Buna rağmen sürecin uzadığı yönünde eleştiriler yapılmıştı.
Ama ne hikmetse, Fransız yargısı, üç kişiyi bir büro içerisinde öldürdüğü kamera görüntüleriyle ortaya konulan zanlı Ömer Güney’i bir türlü hakim karşısına çıkarabilmiş değil.
Kısa bir süre içinde çıkarılması da beklenmiyor.
Tahminlere göre, davaya en erken 2015’te geçilebilecek. Bu demektir ki, cinayetin üzerinden üç yıl geçtikten sonra davaya başlanacak. Bunun anlamı, cinayetin yarattığı siyasi etkinin soğuması, zamana yayılması ve delillerin delil olmaktan çıkarılmasından başka bir şey değildir.  
Açıktır ki, üç devrimci Kürt kadının katledilmesinin aydınlatılmasına hizmet etmesi gereken davanın, bu denli geç başlamasının asıl nedeni, cinayetin karmaşıklığından çok, cinayetin arkasındaki güçlerin karmaşıklığından kaynaklanıyor.
Sis perdelenmesi aralandığında, dokunacağı pek çok ülke ve odak söz konusu olabilir. Zira cinayetle ilgili Fransa’nın dışında Türkiye, Almanya ve Hollanda’da da soruşturmalar yapılıyor. Bu dört ülke, eğer cinayetin aydınlanmasını gerçekten istiyorsa, zanlı ve bağlantıları hakkında Paris Savcılığına elindeki bilgileri vermesi gerekiyor.
En çok da Türkiye’nin...
Ömer Güney’in Kürt hareketine planlı yerleştirilen bir sızma olduğu, cinayetten önce pek çok kez Türkiye’ye gittiği, görüşmeler yaptığı biliniyor. Bu görüşmelerle ilgili kanıtların Türkiye tarafından Fransız Savcılığına olduğu gibi teslim edilmediği sürece, Türkiye devleti ve Hükümeti “cinayete ortaklık” suçlamasından kurtulamayacaktır.
Unutulmamalı ki, AKP Sözcüsü ve Başbakan, daha öldürülen üç Kürt kadınının kanı kurumadan bunun bir “iç hesaplaşma” olduğunu kamuoyuna açıklamıştı.
Bugüne kadarki bulgular ortada bir “iç çatışmanın” olmadığını açık olarak gösteriyor. Ama, “iç hesaplaşma” olduğunu söyleyenlerin bu cinayet konusunda önceden bilgi sahibi olmadığını gösterecek en küçük bir bulgu yok.
Dahası, “Güney’in Türk telefon şebekelerinden aldığı sim kartlarının takılı olduğu beş telefonunun bulunduğu ve Türkiye’den birçok telefon numarasıyla temasta olduğu” biliniyor.
Hal böyle olunca da, gerçekten de cinayetin üzerindeki sis perdesini aralayacak en önemli delillerin Türk telefon şebekelerinden alınan sim kartlarında olduğu anlaşılıyor.
Bu açıdan, Paris cinayetini aydınlatacak kilit bilgilerin Türkiye’de olduğu anlaşılıyor.
PKK yetkililerinin Hükümetten çok Cemaati hedef gösterdiği Paris Katliamı konusundaki bilgiler işte bu sim kartlar da gizli ve mutlaka birilerinin bilgisi dahilindedir.
Umarız, -zayıf bir olasılık olsa da- Cemaat ile Hükümet arasında başlayan kavgadan Paris cinayetinin hangi güç ya da güçler tarafından planlandığına dair bilgiler de kamuoyuna yansır. O zaman kimin barıştan, kimin savaştan yana olduğunu Türkiye halkları çok daha net görmüş olur.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa