11 Ocak 2014 00:05

Roboskîli çocuklar

Roboskîli çocuklar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kimi 10 yaşını henüz geçmiş çocuklardı, kimi ilk gençliğini süren ergenler, kimi gençliğinin baharında genç adamlar.. Hepsi de annelerinin damla damla emzirip emek emek, umut umut büyüttüğü gözbebekleriydi... Tıpkı farklı coğrafyalardaki kentlerin irili ufaklı evlerinde yaşayan yaşıtları gibi... Ağlayan, gülen, şakalaşan; sevgileri, umutları olan çocuklar... Ne var ki, çocukların yaşamları gibi yazgıları da toplumsal koşullara ve doğdukları coğrafyaya göre değişiyor. Yaşıtları okul sıralarında eğitim görmenin sevinç ve erincini yaşarken; dizüstü bilgisayarlar, tabletler, dokunmatik ekranlı telefonlarla “iletişim kurup” zaman öldürürken, onlar çalışmaya alıştılar. Hem kendilerinin hem ailelerinin geçim sorumluluğunu omuzladılar. Oyunları çalışmaktı; tütünde, ekinde, pamukta ve kaçakta... Kendilerinden önce dedelerinin, babalarının, ağabeylerinin yaptığı gibi... Eve ekmek getirmek için sınırdaki mayınlı araziden geçip kaçağa gitmeyi öğrendiler; bastıkları toprağı dinleyerek, gecenin karanlığı içindeki tehlikeyi görmeye çalışarak... Karanlık gökyüzünde ışıyan yıldızlara bakıp yönlerini belirleyerek... Yaşadıkları bölgedeki her taşın, ağacın, otun, çiçeğin, kurdun, kuşun, rüzgarın dilini öğrenerek; boylarından, yaşlarından büyük sorumluluk üstlendiler... Can sıkıntısına zamanları yoktu; farklı coğrafyalarda, farklı toplumsal koşullarda doğup büyük kentlerin devasa olanakları ve kalabalığı içinde yalnızlaşan, ergenlik bunalımlarını, can sıkıntılarını hep daha çok tüketerek ya da antidepresanlarla gidermeye çalışan yaşıtları gibi can sıkıntısına zamanları yoktu. İç sıkıntılarının nedeni yokluktandı, sevdadandı, özlemdendi; nişanlıydı kimi, kimi evli... Yoksulluktu, yaşadıkları coğrafyanın ekonomik-toplumsal olanaksızlıklarıydı onları bu yola çıkaran...
34 çocuk, ergen, genç adamdı onlar... Evlerine bir lokma ekmek getirmek, okul ya da düğün parası biriktirmek için çıktıkları yolda ölüm havadan geldi onlara... Kendi çocukları rahat yataklarında mışıl mışıl uyurken, “yukarıdan” birileri ölüm emrini verdi onların... 34 çocuk, ergen, genç adamdı onlar... Ölüm topraktan değil gökten geldi üstlerine; bombalanarak öldürüldüler. Parçalanmış bedenlerini analar, babalar, kardeşler dağdan, taştan, çalılardan toplayıp battaniyelere sardı, katır sırtlarında taşıdı... Yüksek, ışıklı binalarda her türlü haber alma - verme olanaklarına sahip büyük basın tekellerinin sayfalarında, ekranlarında bu olay ancak 12 saat sonra gösterildi. Çünkü yoksul Kürt çocukları, gençleriydi onlar... Yaşarken olduğu gibi ölümde de eşit değildi onlar yüz binlerce yaşıtıyla...
Roboskîli çocukların, gençlerin sınırda bombalanarak öldürülmelerinin üzerinden iki yıl geçti. Anaların, babaların, kardeşlerin, eşlerin, nişanlıların sevdikleri için döktükleri gözyaşı kurumadı. Çünkü herkese eşit uygulandığı iddia edilen adalet de uygulanmadı onlar için. Hükümetle Genelkurmay arasında bir yerlerde, ama en yukarlarda olduğu bilinen sorumlu “bulunamadı” bir türlü. Ne bombalama için Genelkurmaya teşekkür eden Başbakan aldı sorumluluğu, ne bombalamayı gerçekleştiren Genelkurmay... Hükümet tazminatla susturmak istedi aileleri; üstünü örtmek istedi katliamın. Sonra Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, daha sonra Genelkurmay Askeri Savcılığı iki yıllık bir oyalamanın ardından “Takipsizlik” kararı verdi. “Kasıt yoktu” söylendiğine göre; tıpkı onlarca, yüzlerce kez yaşandığı ve söylendiği gibi “yanlışlıkla” öldürülmüşlerdi Roboskîli çocuklar ve gençler..
Geçtiğimiz günlerde açıklanan bu karar, Roboskîli çocukların gençlerin yaşamlarında ve ölümlerinde eşit olmadıkları gibi adalet karşısında da eşit olmadığını gösterdi bir kez daha... 34 canını yitiren Roboskîlilerin bu kararla bir kez daha yandı canları... Şimdi vicdan, hak hukuk sahibi olan insanlar;  emek, demokrasi, özgürlük, barış ve kardeşlikten yana olanlar Roboskî için adalet istiyorlar... Evet, bu kararı kabul etmiyoruz. Adalet istiyoruz! Adalet istiyoruz vicdanlı bütün insanlar gibi ve soruyoruz: Siz, kendi çocuklarınızın değil saçının teline dokunulmasına; yasalar karşısında herkesin eşit olduğu ilkesine uyarak sorgulanmasına bile izin vermezken sizinki evlat, Roboskîlilerin bombalanarak parçalanan çocukları, gençleri evlat değil mi? Onları da bir ana doğurmadı mı? Babaları onca yoksulluk ve yoksunluk içinde emek emek çalışıp büyütmedi mi onları? Bütün bu haksızlıkların, adaletsizliklerin hesabı bir gün elbette sorulacak. Yalnız Roboskîlilerin de değil, bütün mazlumların ahı, hesabı yerde kalmayacak. Ancak bunun için bütün ezilenlerin, demokrasi güçlerinin çitfe standart göstermeden, birbirlerini ötekileştirmeden, bütün acılara ortak duyarlılık ve refleks göstererek karşı durması gerekir. Hiç ama hiçbir çocuk acı çekmesin, kapitalizmin kirli karanlık ortamında bunalmasın ve yaşamının baharında öldürülmesin diye...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa