11 Ocak 2014 00:06

Nefret söylemi

Nefret söylemi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Her nefret söylemi nefret suçu içermeyebilir. Nitekim her nefret suçu da nefret söylemine dayalı olmayabilir. Nefret söylemi ile ifade özgürlüğü arasındaki denge insan haklarının en tartışmalı konularından birisidir. Bazıları kolayca birini diğerine feda etse de gerçek bu kadar basitçe içinden çıkılacak nitelikte değildir.
İfade özgürlüğü nerede başlar ve nerede biter? Bizim onayladığımız düşüncelerin ifade edilmesini savunmak değildir ifade özgürlüğü. Aksine karşı çıktığımız, şok edici, rahatsız edici düşüncelerin de özgürce ve hiçbir baskı altında kalmadan ifade edilebilmesidir.
İfade özgürlüğünün önünde yaygın üç büyük engel vardır. Birisi devletlerin resmi politikası ve yasal kısıtlamalar. İkincisi toplumdan kaynaklı mahalle baskısı. Üçüncüsü de küresel ölçekte egemen genel kabullerdir.
Bazen bu engellerden birine odaklanır diğerlerini göz ardı ederiz.  Görünmeyen engeller genellikle görünenlerden daha etkilidir. Nitekim açık ve bilinen engellere karşı durmaktan daha zor olan, gizli hegemonyalara karşı söz söyleyebilmektir.
Dünyada egemen güçlerin medya ve düşünce dünyamız üzerine kurduğu baskı, ulus devletlerin yasakları kadar, hatta bazen daha fazla kısıtlayıcı işlev görür.
Sözü daha fazla uzatmayalım. KCK Eş Başkanı Bese Hozat’ın basına yansıyan sözleri üzerinden bir tepki oluşmuş ve tartışma başlamıştır. Bu düşüncelere esas itibarı ile karşı çıkabilir ya da ifade ediliş biçimini eleştirebilirsiniz. Ama bu ifadeleri nefret suçu kapsamında ele almak hem nefret suçu kavramını sulandırmaktır hem de ifade özgürlüğünü baskı altına almaktır.
Türkiye’nin son derece yoğun gündeminden kopup bu açıklamayı tartışmanın odağına taşımak ise siyaseten başka anlam ifade eder. HDP bir düşünce kuruluşu değildir. Farklı çevrelerin bir araya gelmesi ile kurulmuş bir partinin iç hukuku da kendi özgünlüğü dikkate alınarak işletilebilir. Herkes her konuda aynı şeyleri düşünmek, aynı kelimelerle ifade etmek zorunda değildir. Partinin resmi temsilcileri partinin ortaklaşılmış ilke ve politikalarına sadık davranmalıdır. Kolayca açıklama yapılacak ve yanlış algılamaları düzeltebilecekken, bir linç kampanyası yürütmenin kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Bu açıklamaları gerekçe gösterip  karşı kampanya organize etmenin HDP’ye faydası olmayacağı gibi başka gündemleri geri plana ittiği için memleket için de bir getirisi olmayacaktır.
Türkiye’de kıyamet koparken bu açıklamaya odaklanmak aslında  siyaset yapıp yapamama becerisinin de göstergelerinden birisidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa