İnternet bizim memleket
"Bozuk düzende sağlam çark olmaz” demiş Pir Sultan ya; ne güzel demiş. Yüzyıllar sonra bugünü ne güzel anlatıyor. KESK, DİSK, TMMOB, TTB yöneticileri de fark etmişler; bugünkü mitingin ana sloganı yapmışlar. “Bozuk düzende sağlam çark olmaz! Bu pisliği halk temizler!”. Mitinge Türk-İş’e bağlı pek çok sendika, siyasi partiler de destek verecek. Ankara’nın kalbinde bir kez daha duyacağız; demokrasi, adalet özlemlerimizi...
Mitingin ayrıntılarını bugün gün boyu Hayat Televizyonu yayınlarında izleriz; görürüz hep birlikte... Biraz; bir hafta sonrasına bakalım biz. 18 Ocak Cumartesi’ye...
19 Haziran 2010’daki büyük “Sansürsüz İnternet” eyleminden sonra; bir kez daha güçlü biçimde İnternet’e sahip çıkılacak.
“Sahip çıkılacak” vurgusu boşa değil. Sahi tapusu kimde bu İnternet’in? Onca uluslararası toplantı, devletlerin, çok uluslu tekellerin tartışmalarından geriye ne kaldı? Yeryüzünü devasa ve küçücük kablolarla saran bu “ağ”ın sahibi kim?
Bütün düğüm bu soruda. AKP’nin sıkışmışlığına çare olarak sarıldığı, 5651 sayılı Yasa’da yapılacak değişiklikler ne getirecek? Evrensel dün manşet yaptı, uzmanlar anlatıyor, Gökhan Bayram bugün yazmış. Bizi bekleyen şey; tek sözcükle “Sansür”.
“Çıt çıt twit atıyorlar”dan, “sosyal medyayı ahlaksızlığın dibi” olarak gören açıklamalardan payımıza düşen bu sansür olacak. En azından niyetleri bu! Erişim Sağlayıcılar Birliği kurulacak, denetimi uygulama görevini üstlenecek, DNS tabanlı, IP tabanlı, URL tabanlı engellemelerle “kaçak yollar”ın hepsi tıkanacak. Bakan ya da TİB Başkanı talimatı sansür için yetecek.
Malum, Gezi direnişinin önemli “araç”larından Twitter ile ilgili devletin tavrı biliniyor. Twitter’a “kullanıcı ip’lerini ver baskısı” tam gaz. Fişleme, sosyal medyada yazılanları “dava konusu yapma” gibi niyetler, uygulamalar yavaş yavaş ortaya çıkıyor.
Uzun uzun sıralamayalım şimdi, yine üstümüze üstümüze geliyorlar kısacası... Haklarında “tek bir görüntü, tek bir dosya sızmasın” diye elbette. Ama sadece bu olmadığını bilecek kadar da büyüdük, İnternet kullandık çok şükür.
Halka, insana ait ne varsa, “tapu” diye bir uyduruk kağıt çıkarıp el koyan bu sistemin son numarası işte; “İnternet”i de babalarının malı sanıyor birileri... Batasıca şirketleri de, devletleri de... İnsanlığın ortak yarattığı teknolojik değerler, onun ortak mirasıdır, ortak değeridir, budur doğrusu. İnternet de öyle...
1999’da az sayıdaki bilgisayar yazarlarından Muammer Derebaşı bir kitap çıkarmıştı; “İnternet Benim Memleket” diye... Bu kitabın adı; her şeyin özeti. Madem ki, “memleket” saldırı altında, baskı altında; savunmak da bize düşer. Haber alma hakkına, iletişim hakkınadır bu saldırı; savunmak halka düşer, insana düşer.
“Gezi’yi sosyal medya yaptı, insanlar zello uygulamasıyla direndi” sananlar, en doğal hakkımızı elimizden alma peşinde... Geçmişte bir avuç bilişimcinin, konuya duyarlı insanların derdi gibi görünen; 2010’da kitlesel eylem ile öyle olmadığı anlaşılan bu sansüre karşı; Gezi’den sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını gösterme vakti şimdi.
Sadece “çıt çıt twit” atanlar için değil bu sansür, bugün Ankara’da “Bu pisliği halk temizler” diyen emekçiler için de; parklarda “doğrudan demokrasi” örneği forumlar örgütleyenlerin de, Taksim Dayanışması için de, onun 128 bileşeni için de... Hepimiz için...
“18 Ocak Cumartesi saat 18.30’da tüm Türkiye’de alanlardayız” diyoruz. Roboskî’yi, Pozantı’yı, Gezi’deki şiddeti, yolsuzlukları, rüşveti, çürümüşlüğü ve daha pek çok gerçeği “sansür” ile görünmez kılabileceklerini sananlara; “İnternet benim memleket” demek için, ‘İnternet bizim memleket” demek için...
11 ile 18 Ocak arasında; bu iki cumartesi arasında bağ kurarsak; ikisini de haziran direnişine bağlarsak, “inş cnm yaaaa” deyip geçeriz bu sansür girişimine... Yoksa hayat, herkes için çekilmez olacak. Mesele üç beş twit meselesi değil, çünkü...
Evrensel'i Takip Et