11 Ocak 2014 00:09

Beterin beterine karşı mücadele

Beterin beterine karşı mücadele

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Topluma verecek yeni bir şeyi kalmamış her hükümet ve iktidarın ilk yaptığı şeylerden birisi de; kendilerine yönelik eleştirileri yasaklamak, bu amaçla yasalardaki özgürlükleri, demokratik kazanımları ifade eden maddeleri kaldırmak olmuştur.
Şimdi böyle bir dönemi yaşıyoruz. İktidara geldiği günlerden itibaren, “Eski vesayetçi statükoyu yıkıyoruz, daha özgürlükçü bir düzen kuruyoruz” diyen AKP Hükümeti, kendi oluşturduğu statükoyu tahkim etmek amacıyla, kendi çıkardığı yasa ve oluşturduğu kurumları da önünde engel gördüğü bir aşamaya gelmiştir.
İçki yasaklamaları, 4+4+4’le eğitim sisteminin değiştirilmesi, basın ve yayın organlarının hizaya getirilmesi için yapılan girişimler, Özel Yetkili Mahkemeler ve “mahalle baskısı”,…uygulamalarından sonra şimdi sıra “yargının Adalet Bakanı bağlanmasına” ve İnternet’teki sansürü genişleterek, TİB Başkanının keyfine göre yasak getirdiği bir sınıra çekilmesine, ifade ve basın özgürlüğünü yeniden sınırlamaya gelmiştir.
Hükümet öylesine çaresiz görünüyor ki, daha 2 yıl önce bir referandumla geçirdiği ve “Cumhuriyet tarihinin en büyük adalet reformu” diye propaganda ettiği düzenlemeyi tümden kaldırarak, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu (HSYK) tümüyle Adalet Bakanına bağlayarak, yargı bağımsızlığına dair son kırıntıları da ortadan kaldırmayı amaçlıyor.
Ancak bu sefer işi o kadar kolay olmayacak görünüyor. Çünkü, referandum radikal savunucusu liberal aydınlar ve gazeteciler, şimdi Hükümetin bu girişimlerini, “Demokrasinin tabutuna çakılan son çivi”, “sivil darbe”, “Rejimi askıya almak”, “ara rejim”,… girişimi olarak niteliyorlar.
Dün de HSYK 3. Daire Başkanı Ahmet Hamsici ve YARSAV yaptıkları açıklamayla Hükümetin girişimini yargı bağımsızlığını ortadan kaldırma hamlesi olarak nitelediler. Dahası yandaş kimi “hukukçular” ve yandaş medyanın malum zevatı dışında her kesim bu değişikliği “yargıyı Hükümete bağlama” hamlesi olduğunu görüyorlar.  
Yandaş medya öylesine aciz ve çaresiz ki, dün “Referandumda hayır diyenlerin bugün de değişikliğe karşı çıkmasını bir çelişki” olarak göstererek, tartışmayı saptırmaya çalışıyorlar.
Ancak burada bir çelişki yok. Çünkü beterin de beteri var!
Beterin beterine karşı mücadele etmek,”beteri savunmak” anlamına gelmez. Bunu elbette Hükümet ve yandaşları da biliyor. Ama, artık “beterle” de yetinmeyip daha beterine doğru koştukları için böylesi mantıksızlığa bile sarılıyorlar. Referandumla Hükümet, yargıyı kendisine bağlayan bir düzenlemenin yolunu açtı. Ama AKP olarak örgütlenen iktidar bloku kendi içinde parçalanınca Hükümet başarısızlığa uğradı. Ve şimdi bir kez daha Hükümet, yargıyı yeniden düzenleme adına, HSYK’yi ve onun üstünden tüm yargıyı her bakımdan Hükümete bağlayan bir düzenlemeyi gündeme getirdi.
Bugün AKP’nin Meclisteki sayısına bakarsak, Hükümet bu düzenlemeyi hızla çıkarabilir. Ancak bu durum, bir kez daha her şeyin Meclisteki çoğunluktan ibaret olamadığının göstergesidir.
Dahası yasa Meclisten çıksa bile hayatta karşılık bulması çıkan yasayı topluma kabul ettirmeleriyle mümkündür ve bu, bu kadar kolay olmayacaktır.
Ve dahası HSYK’nin Adalet Bakanına bağlanması düzenlemesinin arkasında büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonun Başbakan ve bakanların oğullarına dayanmış olması olduğundan hiç kimsenin şüphesi yoktur.
Ancak bu son bir aydaki gelişmeler bile demokrasi mücadelesinin ve bu mücadeleyi yürütecek güçlerin ortak bir mücadele vermesinin önemini göstermektedir.
Kısacası AKP Hükümetinin insanların özel hayatına, yaşam tarzına müdahaleleri şimdi yargıyı hükümete bağlamaya, halkın İnternet’ten haber alma, ifade ve basın özgürlüğünü de zapturapt altına almaya kadar gelmiştir.
Olup bitenler, yaşadıklarımız, Hükümetin ömrünü zorla uzatmak için aldığı, almak istediği önlemlerin ifadesidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa